Şaka Yapıyorsun!? : Gerçek Suç

CİNAYET: Junko Furuta – Bir Kayıp Masumiyet Hikayesi

Season 1 Episode 24

Bu hafta "Şaka Yapıyorsun" yeni bölümde, Japonya tarihinin en dehşet verici ve kalp kırıcı gerçek suç vakalarından birini inceliyoruz. Parlak ve geleceği umut vaat eden 17 yaşındaki Junko Furuta, bir grup genç erkek tarafından kaçırıldıktan sonra akıl almaz bir zulmün kurbanı oldu. 44 gün boyunca bir korku evinde maruz kaldığı tarif edilemez işkenceler, ülkeyi şoke eden bir trajediye dönüştü.

Bu korkunç suçu detaylandırırken, çevresindeki insanların müdahale edebilecekken nasıl başarısız olduklarını sorguluyor ve Japon toplumunda bu davanın bıraktığı derin yaraları inceliyoruz. Bu bölüm, herkes için uygun olmasa da, Junko’nun hikayesi adalet ve insanlık adına hatırlanması gereken bir hikaye.

Bu bölümde, davanın karanlık detaylarına, sonrasına ve Japonya’daki suç yasaları üzerindeki etkisine yakından bakıyoruz.

Keyifli dinlemeler! 🎙️✨



Bölüm Kaynakları:

  • https://people.howstuffworks.com/junko-furuta.htm
  • https://www.koreaboo.com/stories/bear-vs-man-debate-causes-junko-furuta-case-resurface-murder/
  • https://www.yahoo.com/entertainment/where-junko-furuta-killers-now-064515586.html?guccounter=1&guce_referrer=aHR0cHM6Ly93d3cuZ29vZ2xlLmNvbS8&guce_referrer_sig=AQAAAKNYZsm0t_fHDji-qWpPO9LJPiG3JyCmw9iKq6Bwxv-cjBisk0NUdY19QPSFBVzi2rYDKIShfRqWjwBiWcYqrGbmo8XPs02jvHyl8nolW31BkwgDUpMKAM1QmYfB6wbRHR61o9W_bxVer7t_l6Id3NVc4OeLi6-uUpMJH5-1xUGr
  • https://www.comingsoon.net/true-crime/news/1707767-what-happened-to-junko-furuta
  • https://allthatsinteresting.com/junko-furuta
  • https://unseen-japan.com/furuta-junko-horrific-murder/
  • https://www.reddit.com/r/TrueCrimeDiscussion/comments/18xm4sf/today_marks_35_years_since_junko_furuta_died/


 Patili Dostlarımız İçin🤍🐱🐶🤍

  • https://www.barinakharitasi.com.tr/
  • https://kadimhukuk.com.tr/makale/yeni-sokak-hayvanlari-yasasi-kopek/
  • https://www.change.org/t/sokak-hayvanlar%C4%B1
  • https://www.thkd.org.tr/bagis.php
  • https://www.haytap.org/
  • https://destek.wwf.org.tr/


Konuşalımmı? Sizden duymak isteriz!

Bize saka.yapiyorsunpodcast@gmail.com den e-posta gönderin. Dinleyici hikayelerinizi, fikirlerinizi, ve tavsiyenizi heycanla bekliyoruz.

Her hafta bölüm fotografları, bilgileri, ve detayları için bizi takip edin


Youtube da "Şaka Yapıyorsun !?" kanalımızdan da bölümlerimizi dinleyebilirsiniz

Yeni bir bölümü kaçırmamak için şovumuza abone olmayı unutmayın!



⚠️UYARI: Bu podcast, hassas konular, argo konusmalar ve şakalaşma içerebilir. Bazı dinleyiciler için rahatsız edici olabilir. 18 yaşın altındaki kişiler kesinlikle dinlememelidir. Eğer suç, şiddet, cinayet, cinsel, ve argo içeren konuşmalardan rahatsız oluyorsanız, dikkatlice devam etmenizi öneririz.







...

>> Sedef:

Herkese merhaba Şaka Yapıyorsun'un yeni bölümüne hoş geldiniz. Bölüm başlamadan önce dinleyicilerimizi uyarmak isteriz ki bu podcast hassas konular, argo konuşmalar ve şakalaşma içirebilir. Bazı dinleyiciler için rahatsız edici olabilir. 18 yaş altındaki kişiler kesinlikle dinlememelidir. Eğer suç, şiddet, cinayet, cinsel ve argo içeren konuşmalardan rahatsız oluyorsanız dikkatlice devam etmenizi öneririz. Bölüm hakkında bilgileri ve fotoğrafları takip etmek isterseniz Instagram'dan şaka.yapıyorsun.podcast'dan bizi takip edebilirsiniz. Sizlerden duymak bizi çok mutlu ve motive ediyor. Bizlerle konuşmak isterseniz, dinleyici hikayeyi yollamak isterseniz ya da öneri vermek isterseniz bizlere şaka.yapıyorsun.podcast.gmail.com'dan ulaşabilirsiniz. Her zaman gibi bu bölümü hazırlarken sizler için biz inanılmaz eğlendik. Umarız siz de dinlerken keyif alırsınız. İyi dinlemeler diliyoruz sizlere. Sıkıldım senin zeytinlerinden ama kokuyor diyorum.

>> Tolga:

Artık takılmıyorum. Sıkıldığın şeyler artık takılmıyor.

>> Sedef:

Kusacağım yemin ediyorum şu an.

>> Tolga:

Ya sikmeyi bahsettiğimi diyorum ya. Kusmak uyuyorum ben yani.

>> Sedef:

Tamam. Benim mikrofonum değişemez çünkü geçen bölüm sen sürekli... Sesin çıktı bende.

>> Tolga:

Hastayım ya.

>> Sedef:

Alkolümü, her şeyi çok güzel... Kogay alkolünü pipetle içiyor. Ben kaçarım öbür ülkeye.

>> Tolga:

Lan sen, ben ne yapayım burada? Başladık mı?

>> Sedef:

Başladık. Hi guys, Şaka Yapıyorsun yeni bölümüne hoş geldiniz. Ben Sedef, yanımda da Tolga.

>> Tolga:

Burhan.

>> Sedef:

Beylerbaaaş. Yemin ediyorum kusacağım.

>> Tolga:

Abartma, alt tarafı zeytin.

>> Sedef:

Hayatta nefret ettiğim yemek olabilir.

>> Tolga:

Nimet, nimet.

>> Sedef:

Okey.

>> Tolga:

İç babacım, gel.

>> Sedef:

Kara Fatma da bir nimet ama onu sevdiğimizi görmüyorsun.

>> Tolga:

Kim diyor ya Kara Fatma nimet diye? Nereden çıkartıyorsun böyle şeyleri?

>> Sedef:

Dünyanın bazı yerlerinde nimet.

>> Tolga:

Dünyanın bazı yerlerindeki Müslümanlara mı nimet?

>> Sedef:

Eminim Müslümanda yiyen vardır.

>> Tolga:

Hayır yoktur.

>> Sedef:

Vardır.

>> Tolga:

Bizde öyle şeyler yok.

>> Sedef:

Sen bir dakika balayında ne eti yediğimizi düşünüyorsun?

>> Tolga:

Bilmiyorum ya deve galiba ya.

>> Sedef:

Deve yedin mi?

>> Tolga:

Vallahi deve yedik ya. Bize deve yedirdiler yani. Biz yemedik ama yedirdiler.

>> Sedef:

Bunu niye düşünüyorsun peki?

>> Tolga:

Et fazla var.

>> Sedef:

Nasıl? Et mi çok fazla?

>> Tolga:

Hayır. Deve çok fazla var. Sürekli et veriyorlar. Ben şimdi Türk'üm. Yemediğim et yoktur benim. İlk kez farklı bir tatta et yedim.

>> Sedef:

Gerçekten ben yemedim de. Farklı mıydı?

>> Tolga:

Farklıydı. Yedin sen değil mi?

>> Sedef:

Ben bulandım. Ben köfteden yedim.

>> Tolga:

Köpekten mi?

>> Sedef:

Köfte miydi bir şey?

>> Tolga:

Ha köfte. Bilmiyorum abi. Deve eti verdiler bize ben sana söyleyeyim. Önce bindirdiler beni. Ondan sonra etini verdiler. Ciddi söylüyorum.

>> Sedef:

Bu konu hakkında ne hissediyorsun peki?

>> Tolga:

Üzgünüm.

>> Sedef:

Üzgünsün.

>> Tolga:

Gerçekten üzgünüm.

>> Sedef:

Sayın dinleyicilerimiz, uzun süreden sonra tekrar kulaklarınızdayız. Küçük bir balayı yapmaya karar verdik diyeceğim. Doğru olmayacak. Balayındaydık. Yani bu normal, standart bir... Ne denir? Geleneksel mi diyeyim? Aktivite mi desem? Etkinlik mi desem bilemedim. Tatil çok güzel geçti. Kesinlikle şöyle bir fikrim yoktu benim bu arada. İsteğim de yoktu. Dünyayı gezme gibi bir hayalim yoktu. Hiçbir zaman da olmadı. Aksi taslası olduğum için. Ama bu son gezmeden sonra yani bu gittiğimiz yerden sonra kesinlikle bu aşamadaki, bir sonraki aşamadaki hedeflerimiz artık daha düzenli bir şekilde bölüme yanılmayı hedefliyoruz. Tabii ara sıra aksamatlar olabilir. Hayat bu diye düşünüyorum. Bir de biz çok düzensiz bir Bizim.

>> Tolga:

Düzensizliğimize ilgili bir durum değil bu.

>> Sedef:

Neyle alakalı?

>> Tolga:

İnsanların hayatını devam ettirebilmek için para kazanmaları gerekiyor. Hayatımızı devam ettirebilmek için ikimizin de sabahın köründe kalkıp akşam birbirimize vakit ayırmamız gerekiyor. Doğru mu?

>> Sedef:

Doğru.

>> Tolga:

Kalkıp da bir de buna zaman ayırınca hayat böyle alt üst oluyor. O yüzden nedir? Bunu biz keyfi yapıyoruz. Bizim dinleyicilerimiz, bizi dinlesin diye bir sohbet ortamı, bir aile ortamı olsun diye yaptığımız.

>> Sedef:

Için... Aile ortamı mıyız biz?

>> Tolga:

Aile ortamı mı oluyor? Ben ne bileyim, ne denir? Neyse işte olsun diye. Bunu ben önden beleşe yaptım. Bu benim mesleğim olsa. Bana ayda güzel bir para getirsem buna koyayım. Buna her gün ben zaman ayırayım. Haftada bir bölüm yayınlayayım. Bu öyle bir şey değil ki.

>> Sedef:

Her şey para demek.

>> Tolga:

Tabii ki de. Kiraya potkes mi ödeyecek? Ödesin çekeyim diyorum sana. Allah Allah. Manyak mısın? O yüzden nedir? İmkanımız elver deyince. Yapacak bir şey yok.

>> Sedef:

Bu düğün falandan önce her hafta yayınlamakta çok dikkat ediyorduk. İyi de gidiyordu yani.

>> Tolga:

Ediyorduk çünkü hayatımızın bir rayı vardır. Rayda sürekli ilerliyorduk. Düğün oldu raydan çıktı anladım. Yani bir şeyleri yapmamız gerek. Yani bu bizim dediğim gibi tekrar söylüyorum bir mesleğimiz olsaydı düğün zamanında da sen bunu her hafta yapardın, çekerdin, atardın. Ama yapacak bir şey yok. Bizim bir hayatımız var. O yüzden Ne yapıyoruz? İmkanımız oldukça, bizim zamanımız oldukça şunu düşünüyorum. Önümüzde bir engel yok. Yapacağımız bir şey yok. Çekeriz. Yine eskiye döneriz diye düşünüyorum.

>> Sedef:

Çekmeyince de özlüyoruz, onu fark ettik.

>> Tolga:

Değil mi?

>> Sedef:

Evet. Şimdi başlamadan önce birkaç tane bir konu hakkında konuşmak istiyorum.

>> Tolga:

Var nedir?

>> Sedef:

Şimdi... Öncelikle bir konuyu konuşmak istiyorum. Bunu Instagram'da da paylaşmıştım. Yaklaşık... Uzun süredir, kaç gün olduğunu bilmiyorum çünkü o kadar çok hayatım kapsama yetti. Bir tane belgesel var. Bu belgeseli kesinlikle herkesin izlemesini öneririm. Kesinlikle bence izlenmesi gereken bir belgesel. Bahsettiğim belgesel Make a New Murder. Ve dediğim gibi Instagram'da da zaten bunu paylaşmıştım. Kaçırdıysanız öne çıkar kısmında öneriler... altında bulabilirsiniz. Tolga sen de izleyeceksin söz verdin. Çünkü artık bu konuyu birisiyle konuşmam gerekiyor yani patlayacağım yoksa.

>> Tolga:

Konu ne?

>> Sedef:

Konu ne? Şöyle, 2015 yılında iki part bir belgesel. 2015 yılında ilk part çıkıyor. Sanırsam 2017-2018 civarında da ikinci part çıkıyor. Yıllardır ben zaten bunu çok duydum. İlk çıktığında insanlar falan baya kafayı yemişti bu belgeselle alakalı. Ben de yıllardır listemde izleyecek olan listemde izlemedim, izlemedim, izlemedim, izlemedim. Sonra izleyecek bir şey bulamayınca dedim bunu başlatayım. Birkaç kere başlattım ama çok sıkıldığım için kapattım. Kesinlikle kapatmayın. Sonuna kadar izleyin. Zaten izledikçe böyle kafan... Ya ben bütün gün evin içinde çığlık atıyordum. Neyi düşündüğümü söylemiyorum. Demek izleyenler izlesin diye. Konu şöyle, 1980 yıllarında bir tane adam, Boskansının eyaletinde bir adam bir tecavüz için tutuklanıyor. Adam yargılanıyor ve 18 yıl boyunca hapis yatıyor. Ama adam hapis yattığı süreçte hep diyor ki ben masumum, ben yapmadım diye bağıra bağıra söyleyemem, kimse umursamıyor. 18 yıl sonra yeni teknolojiyle birlikte o dönemde bulunan DNA'ları test ediyorlar ve adamın masum olduğunu kanıtlıyorlar. Adam hapisten çıkıyor. Ondan sonra devleti dönüp mahkemeye veriyor. Hani beni yok yere yargıladınız, boşu boşuna 18 yıl hapiste kaldım diye. 36 milyon dolar civarında bir para talip ediyor. Bu mahkeme yaklaşık 2 yıl gibi bir civarı olması gerekiyor diye hatırlıyorum. Devam ediyor. Mahkemenin sonlanmasına 3 hafta kala bir tane kız, 25 yaşında bir kız kayboluyor. Ondan sonra olaylar zaten başlıyor. Ve inanılmaz derecede böyle, ya bilmiyorum, çok enteresan.

>> Tolga:

Kafamda kurdum biliyor musun? Sen anlatırken kurdum. Adam suçsuz yere yatıyor. Ondan sonra çıktıktan sonra bak şimdi kafamda kurduğumu anlatıyorum ben sana. Mahkemenin sonuçlanmasını 3 hafta kala devlet bir tane kızı hallediyor. Adamın üstünü yıkıyorlar. Sen nasıl mahkemeyi verirsin diyerekten tekrar suçlusun diye hapse atıyorlar. Adam suçsuz.

>> Sedef:

Yani şimdi şöyle, çoğu insan suçsuz diyor ama suçlu diyen kısımda var. O yüzden bu konuyu podcast'da işlesek mi diye düşündüm. Ama vazgeçtim. Neden? Çünkü belgesel dizisi. Yani diziyi izlerken oradaki bence insanların mimikleri, yüz ifadeleri ve hal hareketlerini görmek çok önemli. Bir karar verirken, kişisel bir olarak karar verirken. O yüzden podcastta bunu tartışırım, konuşuruz, detaylarını konuşuruz ama konuyu çok detaylı zaten anlatamam. Çünkü yaklaşık 20 saat falan yani bütün bölümlerin toplam şeyi, uzunluğu 20 saat falan sürüyor. Çok fazla detay var zaten istesek de podcastta çok işleyemeyiz diye düşünüyorum. Ben zaten Instagram'da bir şey açmıştım, oylama açmıştım hani dinleyicilerimizin ne kadarını izlemiştir biliyorlar mı vesaire diye. Birçok kısmı izlememiş ama izlemek isteyen kısım çok yüksekti. O yüzden onlara izleme fırsatı vermek istiyorum yani birkaç ay sonra bunu zaten işlemek istiyorum. Kesinlikle öneriyorum yani daha önce de İnstagram'da öneriyi falan atıyorum ama bunu altını çize çize çok öneriyorum. Bence gerçek suçu dinleyen bir insan olarak da çok seveceklerini de düşünüyorum. Seni de çok seveceğini düşünüyorum. Çünkü çok farklı bir bir şeye yaşattı beni. Gerçekten anlatamazsın yaşanması gereken bir durumlardan bir tanesi. O yüzden kesinlikle izleyin. Günlerdir benim kafa gidik zaten. Daha bugün bitirebildim. Çok dikkatli de devam edeceğim. Takip etmeye, gelişmeleri devam etmeyi de düşünüyorum. Bunun dışında da bir tane dinleyicimiz, hatta ilk dinleyicilerimizden bir tanesi, bilen biliyordur Aslı, bize uzun zamandan sonra tekrar bir güzel e-posta attı. Onun e-postasını bir sonraki bölüm dinleyici hikayesi yapmayı düşünüyoruz zaten. Dinleyici hikayesinde...

>> Tolga:

Düşünüyoruz derken bu arada, çok emredersin araya giriyorum, hiç haberim yok. Aslı, bir şey söyleyeceğim. Aslı teşekkür ediyorum. Tekrardan yazmışsın. Yemin ederim şu anda ilk kez öğreniyorum bunu. Çünkü benim güzel karım bana bunlardan bahsetmiyor. Sadece şu mikrofonun başına geçtiğimiz zaman anlatıyor.

>> Sedef:

Genelde topluyorum hepsini toplu olarak sanırım.

>> Tolga:

Bunu da paylaşıyorsun değil mi? Evet teşekkür ediyorum. Olsun.

>> Sedef:

Aslı çok daha önce eski bölümlerimizi dinlediyseniz bilirsiniz patili dostlarımızı hepimiz gibi çok seven ve onlara gerçekten değer verip onlara bir ses olan bir dinleyicimizdir kendisi. Hayvanlarımız hakkında da onun da çok güzel tatlı bir kedisi var. Oya'ya tekrar buradan selam söylüyoruz. Onu çok kocaman öpüyoruz. Eko vs. onların hakkında konuşuyoruz. Patili dostlarımız için son zamanlardaki olan karmaşıklık olayları da zaten az çok biliyorsunuzdur diye düşünüyorum. Bilmiyorsanız da bu konu hakkında bilgi sahiplenmek istiyorsanız bu konu hakkında da sizi bilgilendirecek linkler de koymayı düşünüyorum bu bölümün notlarını. Eğer daha fazla haber vs. bilgi toplamak isterseniz oradan araştırma yapmak isterseniz destek oluruz. Bu konu hakkında düşüncemizi söylememize gerek olduğunu düşünmüyoruz. Az çok bizi tanıyorsanız anlamışsınızdır ne düşündüğümüzü. O yüzden Aslı'yla da konuştum. Dediğim gibi onun yazdığı e-postayı da bir sonraki bölüm dinleyici hikayesi yaptığımızda onu orada okumak istiyoruz. Dinleyici hikayesini ne diye soran da oldu bu arada birkaç kere. Dinleyici hikayesinde de şöyle bir konseptli bölümü. Siz bize yaşadığınız bir olay ya da paylaşmak istediğiniz bir hikaye olabilir. Bu hikaye sadece gerçek suçla bağlı olmaması gerektirmiyor yani. Paranormal olur, işte garip bir olay olur ki Tolga ile biz de böyle bir şey yaşadık. Aynen ben çok severim. Böyle şeyler yaşadıysanız bize e-postada yazabilirsiniz. Ses kaydı atan da oldu bu arada. İnstagramdan falan yazmaya, istemeye de bilirsiniz. Ses kaydı da atabilirsiniz. Hiç sorun değil. Ben onu bir şekilde hikayeye dönüp yazarım sizin için. Öyle bir hikayeniz varsa kesinlikle bize yollayın. Bir sonraki bölümlerimizde de paylaşıyor oluruz. İsminizi vermek istemiyorsanız vermek zorunda değilsiniz. Onu da belirtirseniz ona göre zaten ilerleriz. Bizim yaşadığımız olay da şöyle bir enteresan olay.

>> Tolga:

Boş bir olay.

>> Sedef:

Tolga'yla biz ışınlandık.

>> Tolga:

Boş, bomboş bir olay.

>> Sedef:

Allah çarpsın ışınlandık. Nasıl oldu? Şöyle oldu. Eminönü'ne gittik geçen gün.

>> Tolga:

Bence kafamız çok doluydu.

>> Sedef:

Ne? Bir şey yok ki dolsun.

>> Tolga:

Hayır yani normaldir.

>> Sedef:

Ben anlatayım, insanlar kendilerini... Aslında dinleyeceği hikayesini paylaşmak daha mantıklı ama benim o kadar çok hikayem oluyor ki orada paylaşmaya. Bunu burada paylaşacağım. Evin önüne gittik, yürüyoruz şıngır mıngır. Ondan sonra Tolga'ya oradan bir tane aşçı önlükleri var. Öyle bir şey almamız gerekiyordu.

>> Tolga:

Şeye de yakın bu arada. Eminönü'nde çok güzel bir eski bir... Neydi? Bizanslıların mı? Rusların mı? Bir ülkenin Fransalıların kaldığı ve orada duraklayarak işte biz burada yemek yiyelim diyerek yaptığı bir yapıt var. Yapıtın içinde de Türkler şu anda şey yapıyor, pide, lahmacun, işte ne bileyim karışık pizza ama Türk usulü.

>> Sedef:

Ama çok güzel.

>> Tolga:

Şalgam. Alana'dan geliyormuş Şalgam. Öyle bir yapıt var, inanılmaz güzel. Benim aldığım önlüklere de çok yakın. Orayı dedik yürüyelim dedik. Eminönü'ne de çok yakın.

>> Sedef:

Önlükleri de aldık, isim yazdırdığımız için de hani birazcık adam dedi ki yarım saat 45 dakika sonra gelin dedi. Biz de sabahın köründe zaten Eminönü'ne gittiğimiz için Tolga Kalıbı'na girmek istemediği için, sabahın köründe uyandırıp götürdüğü için yemek yiyelim dedik. Kahvaltıda da normalde Şalgam ve Pide yenmez ama o kadar güzeldir gerçekten.

>> Tolga:

Bir şey söyleyeyim mi? Çok afedersin lafını bölüyorum tekrar. Kahvaltı bismillah daha yeni yemek yiyoruz. Dört bardak şalgam içmiş. Bak hala susuyorum bak yemin ederim.

>> Sedef:

Orayı bulmaya çalışıyoruz. Han'ı bulmaya çalışıyoruz. Telefonunu, konumunu yazdım. Ondan sonra yürüyoruz. Bu arada Tolga'nın en nefret ettiği şeylerden bir tanesi yürümektir. O yüzden onu oyalıyorum. İşte az kaldı. Mesela atıyorum 5 dakika gösteriyor. Ben diyorum ki 2 dakika kaldı falan gibisinden konuşuyoruz. Ondan sonra en son konuma baktım. Han'ın bizim ileride olduğunu gösteriyor ve yaklaşık bir 4 dakika yürüme mesafesinin olduğunu görüyorum. Ben ona bakarken tam o sırada Tolga dedi ki ver şunu bir bakayım dedi. Telefonu aldı, telefona baktı. Daha dedi 4 dakikamız var işte önümüzde daha bilmem ne falan diye böyle bir muhabbet oldu. Ben dedim gel şimdi dedim sakin ol dedim gideriz falan filan derken yürümeye başladık biz. Gidiyoruz yani 4 dakika sonra sol tarafta kalması gerekiyor. Yürüdük yani bana göre... 1,5 dakika. 2 dakika makstır. Hadi şey diyelim, abartılı bir şekilde söylerim. 5 dakika, 7 dakika arası yürümüşüzdür diyelim.

>> Tolga:

O kadar yürümedik bile ama.

>> Sedef:

Yürümedik ama hadi diyelim. Sonra bir baktım, şeye bakıyorum telefona bakıyorum yakın mı, nereden döneceğiz falan diye baktım telefona. Telefonda sadece nereye gittiğimize bakmadım. Sadece 6 dakika gösteriyordu. Ben o anda şey düşünüyorum, Tolga'ya nasıl bunu açıklayacağım, işte ne kandırabilirim falan gibisinden düşünürken böyle yolun sonuna geldik. Yolun sonuna geldiğimizde de dükkanlar falan vardı böyle altlı üstlü. Altından da geçtik hani şey ne derler ona, pasaj gibi bir yerden geçtik. Alttan geçtik böyle sağa sola bakıyorum, Allah Allah diyorum burası diyorum çok tanıdık geldi falan böyle düşünüyorum falan. Tolga da aynı şeyi düşünüyor yani, onun bakışsızlığından farkındayım. Ondan sonra gelsin sen anlat.

>> Tolga:

Anladık gelen yer bizim 2 sene önce gelip de duvar kağıdı baktığımız yer. Yani eve duvar kağıdı yapalım mı diye baktığımız yer Fatih İmç blokları. Biz Eminönü'ndeyiz. Eminönü'nden. Şimdi İstanbul'da olmayan arkadaşlar da vardır tabi ama Eminönü'deyiz. Eminönü'den 6 dakika yürüdük. Gözümü açtığım zaman benim. Bu arada Sedef'le konuşmuyorum çünkü Sedef yavaş yürüyor kısa boylu olduğu için.

>> Sedef:

Ben biraz telefondan bir şey araştırıyordum. Tolga kolumdan tutmuş yürüyorduk yani.

>> Tolga:

Tolga'yı yönlendiriyor. 6 dakika sonra şey diyeceğim hani biz birbirimizle muhabbet ediyoruz lafa daldık yürüdük gittik yarım saattir yürüyoruz okey tamam bundan bir şey demeyeceğim ama arkadaş 6 dakika sonra bir baktım amına koyayım Fatih teyze Emre Önder Fatih 6 dakika onlarını sikeyim dedim ya nasıl geldik buraya amına koyayım Tolga şok.

>> Sedef:

Ben Tolga'nın şokunda şokum. Çünkü ben yine her ne kadar olsa Tolga kadar bilmiyorum İstanbul'u. Yani bağlaştıramadım kafamda. Sadece ne alaka falan olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum. Çünkü orada çok ünlü bir türbe var. Annemle oraya gitmiştik. Orayı gördüm. Çok da uzakta bir yerde bu arada. Ne alaka falan derken, Tolga dedik ki biz nasıl buraya geldik falan derken telefonuma baktım. Telefonumda o 6 dakikayı yazan şey aslında 6 dakika gösteriyor hala ama haritaya baktığımda gitmemiz gereken han çok arkada kalmış. Yani bir 30 saniye önce önümüzde gördük.

>> Tolga:

Bilal abi bu 25 dakika ileri gitmişiz yani.

>> Sedef:

Aynen mesela ona da baktık, Eminönü'nde olduğumuz bölgeden oraya yürümek nereden baksan 15-20 dakika. 15 pardon 15... Aynen 15-20 dakika falan yürümem mesafesinde yürüyor.

>> Tolga:

Ya tabi canım Eminönü dediğimize bak ya, Mısır çarşısından yani Mısır çarşısından biz İmeçe bloklarına 6 dakikada gitmişiz yürüyerek.

>> Sedef:

Aynen, doğal otobüs şeklinde.

>> Tolga:

Bak böyle bir şey imkânı yok. Işınlandık ama öyle.

>> Sedef:

Biz ışınlandık ama öyle. Ve Tolga'dan ben böyle bir cümle ilk defa duyuyorum. Yani az çok siz de tanıyordunuzdur. Tolga böyle şeylere çok fazla inanan bir insan.

>> Tolga:

Hala inanmıyorum. Ne olduğunu çözmeye çalışıyorum. Çözeceğim, anlatacağım. Daha yeni yaşadık bu olayı. Kafam çok dolu. Bir şey olmuştur kesin. Dalmışızdır. İkimiz de aynı anda dalmışız. Belki yarım saat yürümüşüzdür.

>> Sedef:

Hayır ne oldu biliyor musun?

>> Tolga:

Ne oldu yavrum?

>> Sedef:

3-4 hafta önce ışınlanmayı çok istedim. O da gerçekleşti. Evren bana geldi. Salaha bak.

>> Tolga:

Ömrümün önünde Fatih'e mi ışınlanabildik anca istediğine? Güzel bir yere gideydik bari.

>> Sedef:

Bir başlangıç sadece.

>> Tolga:

Tamam. Tamam.

>> Sedef:

Öyle enteresan bir olay yaşadık. Bunu da sizinle çok paylaşmak istedim. Düşüncelerinizi de çok merak ediyoruz. Siz böyle bir şey daha çok yaşadıysanız bu arada DVD case olarak yollayın, kesinlikle yollayın.

>> Tolga:

Duymayı isteriz.

>> Sedef:

Biz mi acaba kafayı yedik? Onu da ablacığım söyle.

>> Tolga:

Öyle diyorlar şu anda. Hani bizle paylaşın diyorsun ya salaklara bak amk gerizekalılar. Kürümüşler farkında değil amk salaklar.

>> Sedef:

Ama bir şey diyeceğim, bu çok yaygın olan bir şey yani.

>> Tolga:

Ya saçmalama yavrum ya. Yanlışlıkla gitmişiz oraya, anladın mı? Dalmışız. Ben bu konuyu düşüneceğim, dediğim gibi.

>> Sedef:

Tamam, sen düşün. Ben de dediğim gibi çok fazla bu konu hakkında duyum aldım.

>> Tolga:

Evet.

>> Sedef:

Konuşulacak başka bir şeyin var mı? Benim çok vardı. Bir yerde listem de vardı, şu an o liste nerede bilmiyorum. Neyse, insanları daha fazla bekletmeyelim. Muhtemelen bizden sıkılmış da olabilen insanlar var. Ha şu konuyu konuşmak istiyorum.

>> Tolga:

Pardon. Sıkılan dinlemesin ya.

>> Sedef:

Evet bu arada ben her bölümü kesiyorum. Hangi uygulamada kullanıyorsanız ya da YouTube'da dinliyorsanız nerede ne başladığını sahne iznine kadar yazıyorum. Konuşmamızı dinlemek istemezseniz direkt gerçek suç olayını.

>> Tolga:

Bulup oradan Bir yere gittik. Canlı yayın açısı geldi benim güzel karımın.

>> Sedef:

Aaa evet onu unuttum bak. Bu arada da biz ona da oy yaptık. Geç bir saatte yaptığımız için birçok insan zaten evet demiş. 3 kişi falan hayır demiş.

>> Tolga:

Güzeldi ben de unuttum.

>> Sedef:

Kendisi de Tolga'ydı bu arada.

>> Tolga:

Evet ben hayır dedim. Çünkü çıkmak istemiyordum Canlı Yayın'a. Neyse sonuç olarak şunu söyleyeceğim ben. Ben önce kendi açımdan söylerim söyleyeyim. İnsanlar benim, yani benim derken bizim muhabbetimizden memnun olan ve benim küfürlerime bu amına kodumun dünyasına gösterdiğim zerzerini şey okey diyen insanlar çok fazla.

>> Sedef:

Ses çekleyen de çok var.

>> Tolga:

Ve bu bölüm çok hoşuma gidiyor. O yüzden ben buna okeyim. Yani bizim bu muhabbetimizi dinlemeyen mi var? Hop atlasın şuraya. İşte ne bileyim biraz önce, biraz sonra çekeceğimiz hikaye. Onu dinlesin.

>> Sedef:

Canlı yayın açtık. Bizim tahmin ettiğimizden de çok fazla insan katıldı. Ben o kadar...

>> Tolga:

Buna bir tane dayı diyen çocuk vardı.

>> Sedef:

Evet. Dayı diyen çocuk dinliyorsan.

>> Tolga:

Hatırlıyor musun? Neydi onun adı neydi?

>> Sedef:

Adını hatırlıyorum. Serhoş'tu ben şimdi bu arada. O canlı yayında bizim kafamız ikimizin kafası güzeldi.

>> Tolga:

Benim değildi yavrum senin güzeldi.

>> Sedef:

Ben evet.

>> Tolga:

Benim normal kafam.

>> Sedef:

Neyse. Canlı yayın bir daha açar mıyız?

>> Tolga:

Hayır.

>> Sedef:

Açabiliriz. Ama bunun için bizim birazcık alışmamız gerekiyor. Yani bizim alışmadığımız bir alan olduğu için. Adaptasyon süreci. Hani yavaş yavaş belki alıştırabilirsek kendimize olabilir. Ama siz de bizi canlı yayında görmek istemeniz de bizim motive oldu. O yüzden teşekkür ederiz. Bunun dışında bir şey daha söyleyecektim.

>> Tolga:

Başlayalım artık söyleme bir şey.

>> Sedef:

Şöyle bir önemli konuyu bir konuşmak istedim. Geçenlerde birisiyle konuştuk. Bu kişiyi tanımıyorum yani bir arkadaşın tanıdığı bir kişi. Konu konuyu açtı, konu konuyu açtı, konu konuyu açtı falan derken podcast hakkında konuştuk. Bu kişi bana şöyle bir şey söyledi. Sordu podcast'da hangi konular işliyorsunuz, nasıl bir podcast vesaire gibisinden bir konuşma geçti aramızda. Ben ne anlattım? Gerçek suç, teri katiller, kayıp insanlar vs. Genel olarak düşüncelerimizi ve hedefimizi anlattım. Ondan sonra şöyle bir tepki aldım. Bana şöyle bir cümle kurdu. Dedi ki, bana bunları anlatmasan olur mu? Ben çok fazla etkileniyorum dedi. Tamam, bunun için hiç problem yok. O an sonra konuşmanın devamında çok dikkat ederek yani kelimelerimi ve cümlelerimi çok dikkatli seçerek konuşmaya devam etti o. Hani ben de cevap olarak ona göre cevap verdim. Yoksa hani ondan sonra bana göre orada o sohbet bitmeliydi. Saygı duymak zorundaydı insanlar bence. Ondan sonra şöyle bir konuşma oldu aramızda. Dedi ki, bence de böyle şeylerin konuşulması, işlenmesi, bu tarz konularda böyle programlar yapılması çok yanlış. İnsanları çok fazla teşvik edip işte kötülüğe, şiddete teşvik ediyorsunuz. İşte insanlara çama yaratıyorsunuz. İnsanlara işte kötü fikirler sokuyorsunuz aklına gibisinden bir şeyler söyledi. Ben de şöyle bir cevap verdim ve dinleyicilerimiz için de bunu söylemek istiyorum. Çünkü belki bir gün birisi bizi dinler ve bizi yanlış anlayabilir. Ama gerçek suç neden benim için, özellikle kendi adıma konuşuyorum, neden benim için çok önemli olduğunu paylaşmak istiyorum. Yani birçok nedeni var ama nedenlerden yani bu konuya daha çok özel olarak konuşmak istedim. Ben yaklaşık 10 yıldır falan gerçek suçla ilgileniyorumdur. İşte metinler okuyorumdur, kitaplar okuyorumdur, podcastler izliyorumdur, belgeseller vesaire vesaire. Öncelikle 10 yıl içerisinde hiçbir zaman seri katil olma isteğim oluşmadı. Onun dışında benim gördüğüm yani benim tanık olduğum birçok şey vardı. Kendim için konuşayım. Ben bu tarz olayları dinledikçe bir kadın olarak özellikle kendimi nasıl daha iyi koruyabilirim bunu öğrendim. İnsanları nasıl daha iyi tanıyabilirim bunu öğrendim. birisi bana kendimi rahatsız hissettiriyorsa genelde şey vardır ya hani birisi sana rahatsız hissettiriyordur ama ayıp olmasın diye hani atıyorum o muhabbete devam ettirirsin ya da hayır diyemezsin ya da iyi davranırsın ya bunu aslında birisi bana kendimi kötü hissettiriyorsa rahatsız hissettiriyorsa benim ona o şekilde davranmak zorunluluğumu olmadığını öğrendim yani insanlarla daha spesifik net bir çizgi çizmeyi öğrendim bir kadın olarak Kendi kişisel açımda gelişim açımına çok yardım etti. Onun dışında benim gördüğüm son 10 yıl içerisinde podcastlerin, bu tarz konuşulan konuların o kadar çok fazla faydası oldu ki kayıp insan dosyaları çözüldü. Bir işlemediği suç için hapiste yatıp da sonradan bu olayların ortaya çıkıp gerçek kişinin bulunup da masum insanlar hapislerden kurtuldu. Yıllardır çözülemeyen dosyalar çözüldü gibi gibi çok fazla derecede iyi katan yönleri de oldu bu sektörde. Ve ben şuna da çok inanan bir insanım. İnsanoğluna kötüden kaçmak, kötü yokmuş gibi davranmak çok kolay. Ve maalesef dünyada birçok insan bu tarzı yaşıyor. Çünkü bizi rahatsız eden şeylerle yüzleşmeye korkarız. Yani bu bizim zaten özümüzde olan bir şey. İnsanoğluna özellikle olan bir şey. ve ben hep şunu söylüyorum bizi rahatsız eden ama gerçek bir şey varsa yani bu dünyada bunlar hepsi gerçek gerçekten yaşanmış dünyada gerçekten bir kötülük var maalesef ki bunları ne kadar çok fazla sessizlendirirsek ne kadar çok fazla insanlar da bak böyle bir şey var Ne kadar çok toplum olarak, dünya insanı olarak bunlarla yüzleşirsek bence o kadar çok fazla kendimizi koruyabiliriz diye düşünüyorum. Çünkü dünyada her zaman kötülük vardı, her zaman olmaya da devam edecek. Maalesef ki kötülüğü yok edemiyoruz ama ne yapabiliriz? Kendimizi, birbirimizi, eşimizi, dostumuzu, sevgilimizi belki bir yabancıyı koruyabiliriz, bilgilendirebiliriz gibi gibi gibi yani çok derin bir konu. O yüzden benim düşüncem bu konuda bu. Biz burada oturup makara kikiri gülebiliriz, goy goy yapabiliriz. Bu tür pisliklere laf söz edebiliriz. Çünkü ben çok ciddi bir konu olduğunda, kendi hayatımda da böyleyim. Çok ciddi bir konu olduğunda da böyle konuşuyorum. Bana göre bu tarz olaylarla yüzleşebilme makinizmam olabilir. Bilmiyorum ama. Kimse şunu anlamasın, yani biz bunu kendi eğlencemiz için, kendi bilmem neyimiz için yapmıyoruz. Yani ben Tolga'ya da söyledim, böyle bir şey başlatmak istiyorsan, bizim bisnesimiz olursa insanlara bu sesi duyurmak için, bu kurbanların hikayelerini yaymak için, virüs herkesi bilsin, sadece o ülkenin insanları bilmesin, bütün dünya bilsin diye asıl amacımız buydu, benim özellikle amacım buydu. O yüzden bunu belirtmek istedim. Muhtemelen bizi dinleyen birçok insanda böyle düşündüğünü düşünüyorum. Farklı düşünceniz varsa bunu da bizimle paylaşabilirsiniz tabi ki de. Herkesin düşünceleri açığım. Çok seviyorum farklı düşünce ve perspektifleri duymak. Bunu burada belirtmek istedim. Bilmiyorum biçimden böyle bir ses bunu söylemem gerektiğini söyledi.

>> Tolga:

Peki. Yani yapayım mı?

>> Sedef:

Yap.

>> Tolga:

Şimdi şöyle bir şey var. Biz bu işi yapıyoruz. Yere geldiği zaman gülüyoruz, yere geldiği zaman sinirleniyoruz. Şimdi dünyanın hiç kimse şey olarak algılamasın bunu. Türkiye'de bu oluyor, Amerika'da bu oluyor, Rusya'da bu oluyor, Çin'de bu oluyor. Böyle bir şey yok. Dünyanın her bir yerinde farklı insanlar var ve farklı işler yapıyorlar. Yani işler derken kötü şeyler yapıyorlar. Ve biz bunları gülerek, eğlenerek veya kızarak, sinirlenerek bunları biz millete anlatıyoruz. Senin söylediğin gibi insanlar bunu bilsin. İnsanlar bunu duysun. İnsanların bu kulaklarına gitsin. Böyle bir orospu çocuğu vardı. Böyle bir amına kodumun çocuğu vardı. Ama bu orospu çocuğu böyle bir hayat yaşadı. Böyle bir hayattan geldi. Bunu bunu yaşadı. Yani insan için geçerli değil. Yani bir şey gibi düşün bunu. Bir insan doğuyor, büyüyor, böyle bir hayat yaşıyor, böyle bir hayatını sonlandırıyor, böyle bir hayatta ilerliyor. Ve diğer insanlar bunu bilmiyor. Yani ben senden dinliyorum ya dinledikçe şaşırıyorum. Vay amına koyayım diyorum ya kendi kafamda. Böyle bir hayat varmış yani böyle şeyler yaşayan insanlar varmış. Şimdi şuna geleceğim. Sana böyle bir şeyden rahatsız olduğunu söyledi ya. Bir arkadaşın kimden bahsettiğini bilmiyorum. Söyledi ya. İzleme, dinleme. Dinlemek veya izlemek zorunda değilsin. Ama şöyle bir şey var. 2024'teyiz. Biz sosyal medya işi yapıyoruz. Ve bu çok önemli bir şey. Bundan 20 sene önce Müge Anlı yoktu. Ama Müge Anlı'nın... Bu çok absürt bir örnek biliyorum. Şey diyecekler böyle, ''Aa Müge Anlı mı? İzleyenler gerizekalı, salak salak.'' Böyle bir şey var ya ama Müge Anlı'nın izleyerek ve telefon ihbarlarıyla çözdüğü o kadar çok mevzu var ki. Yani 2024'teyiz, sosyal mecra. Sosyal mecra deyince herkes Instagram, TikTok bilmem ne falan algılamasın. Televizyon, internet, işte ne bileyim yorum yapabildiğin yerler. İnsanlar, insanlara yardımcı olabileceği yerler. Senin Ananenin sosyal medyadan haberi yoktur, tamam mı? Ama Müge Anlı da bundan 20 sene önce görmüş bir olayı arayıp, Müge Hanım ben böyle böyle bir şey görmüştüm, böyle böyle olmuştu, şöyle şöyle olmuştu deyip de çözdüğü çok fazla olay var. Anladın mı? Yani bu sosyal medya. Şimdi biz bu işi yapıyoruz, anlatıyoruz, gülüyoruz, eğleniyoruz, bilmem ne sinirleniyoruz geri geldiği zaman ama güncel bir şey olduğu zaman biz bunu dinledik, biz bunu okuduk ve millete dağıttık. Tamam mı? Biri kalkıp da bizim gmail'imize güncel bir olaydan dolayı ben bunu burada görmüştüm dediği zaman ve biz bunu insanlara bildirip onu kurtardığımız veya olayı çözdüğümüz zaman inanabiliyor musun mutluluğa?

>> Sedef:

Yani... Ki benim zaten ileriki seviyelerdeki hedeflerim de hep bunlara doğru. Hani hep diyoruz ya, kestim lafını özür dilerim.

>> Tolga:

Estağfurullah, buyurun.

>> Sedef:

Bu platform senin, benim değil. Bana göre bu platform halkın platformu. Evet, burada olan bir şeyler paylaşıyoruz ama benim her zaman hedefim, yarın bir gün, bilmiyorum, devam ederiz, büyürüz, seviliriz vs. vs. Ne kadar çok dinleyicimiz varsa o kadar çok sesimiz vardır diye bir düşünceye sahip olan bir insan olarak yarın bir gün inşallah olmaz ama olur da Bu platformun tamamıyla yardım amaçlı, tamamıyla bir şey olduysa onu en kısası şekilde çözme amacıyla da hep kafamın bir yerlerinde var. Evet, şu an hani biz Tolga'yla çok fazla güncel konu işlemiyoruz. İşleme nedenimiz çünkü dediğim gibi yeni olduğu için bu tarz konular çok hassas olabilir. Bizim için de çok hassas oluyor ve bizim bu platformda güncel olayları paylaşmamızın etik olmadığını düşünüyoruz. Biz Tolga ile bunu çok konuştuk. Etik olmadığını düşünüyoruz. O yüzden de paylaşmıyoruz güncel olan olayları ama bunlar hep kafamızın bir yerinde oturuyor. Bundan emin olabilirsiniz.

>> Tolga:

Yani sen biriyle oturmuşsun konuşmuşsun bu etik bulmamış bana anlatma benim psikolojim kötü etkilenir demiş bilmem ne falan filan bunları takma ben takmıyorum gerçekten kimse gelip bana konuşmuyor çünkü ben şey dedim ki siktir ettim oradan falan derim.

>> Sedef:

Takmak değil zaten takmadım yani o da kendi düşüncesini benimle paylaşmış ben hatta daha sevindim çünkü şunu fark ettim. Bak hayır tamam bu tarzda düşünen insanlar da olabilir.

>> Tolga:

Olabilir canım. Ben bir şey demiyorum. Sadece şey farklı. Senin tepkinle benim tepkim farklı. Yani sen oturup onunla konuşmaya devam ettin. Değil mi? Sonuna kadar. Ben şöyle olurum. İşte bunu yapmayın. Bu kötü bir şey. Ben etkileniyorum. Benle konuşmayın. Ben şöyle olurum. Bir siktir git o zaman. Sen de uğraşacağına bırakıyorum. Ya bir siktir git, benimle konuşma falan olurum. Sen oturup konuşmuşsun, helal olsun sana. Vallahi çok takdir ediyorum yani seni.

>> Sedef:

Ben bilmiyorum, ben seviyorum yani. Ben benim bakış açımdan çok farklı ve benim düşüncelerimi zorlayan bir insanla konuşmayı çok seviyorum. Bence benim düşüncelerimi, bakış açılarımı geliştiren bir sohbet oluyor genelde o tarz sohbetler.

>> Tolga:

Olabilir, sen bilirsin.

>> Sedef:

Evet, şimdi bugünkü işleyeceğimiz hikayemiz bir dinleyici tarafından istenen bir hikayeydi. Burada bir listemiz var. Dinleyiciler tarafından istenen dosyalar var.

>> Tolga:

Ne kadar kötü bir şey.

>> Sedef:

Neden?

>> Tolga:

Yani öyle bir anlatıyorsun ki ama bir listemiz var. İşte inanılmaz büyük falan filan. Sanki biz şey anlatıyoruz, bizim podcastımız şey. Dünyanın en sevdiği meyveler. Hayır, biz seri katiller. İşte ne bileyim, ne kadar çok var demek.

>> Sedef:

Anladın demek istedim. Evet evet maalesef.

>> Tolga:

Kötü bir şey aslında bu ama... Dinleyicilerimizden.

>> Sedef:

O kadar çok gurur duydum ki... Şehri.

>> Tolga:

Katilleri çok dinlesinler mi?

>> Sedef:

Benim bile bilmediğim dosyalar var yani.

>> Tolga:

Bununla gurur duymayamazsın bebeğim. Şehri katil insanın kesinlikle. Bununla gurur duyma.

>> Sedef:

Hayır yani burada çok hassas ve dengeli olmamız gerekiyor. Ama bence beni anlayabiliyorlar. Ama hepsini yapacağız. Tek tek işleyeceğiz. Bize zaten yazdıysan size genelde söylüyorum şöyle bir cevap veriyorum hemen listeyi alıyorum gibisinden bir cevap vermeye çalışıyorum. Ve o an gerçekten listeyi ekliyorum. Sadece birazcık zaman alabilir. İsteklerinizi yollamaya devam edin. Sizin istekleriniz benim seçtiğim dosyalardan çok çok daha önemli. Sadece şöyle bir şey olabilir. Mesela çok fazla atıyorum seri katil olur. Ona bir tık daha dengelemek için kayıp dosyası araya sıkıştırabilirim gibi şeyler de olabilir. Ama bugünkü işleyeceğimiz konu bir dinleyici tarafından geldi. Ve Japonya'da olan bir olaydan bahsedeceğiz.

>> Tolga:

Bir o eksikti amınakoyim. Bir Japonyamız eksikti. Vallahi bak. Bir Japonyamız eksikti.

>> Sedef:

Şimdiye kadar hemen hemen hep Amerika'da işledik. Çünkü orada daha çok manyak psikopat var ama. Dünyanın her yerinden dosyalar işleyeceğiz.

>> Tolga:

Tabii canım var ya.

>> Sedef:

Şöyle bir şeyle karşılaştım bu konu hakkında. Çok sınırlı bir araştırma oldu benim için. Neden? Araştırmalarıma göre Japonya genelde böyle olayları falan çok fazla açığa çıkarmıyor, çok fazla yayın yapmıyor bu konu hakkında. Hatta bu olaylardaki olan kişilerin isimlerini de uzun süredir saklı tutmuşlar. Yani A kişi, B kişi, C kişi diye hitap ediyordu şeyde mahkeme dosyalarında. Mahkeme dosyalarını da buldum. Mahkeme dosyalarını okuyamadım çünkü Japonca yazıyordu. Tercüman etmeye çalıştım olmadı. Ben de elimden geldiği kadar bulduğum yerlerden araştırdım. Detaylarını da güzel bir şekilde bulduğumu düşünüyorum. Ama tabii ki de eksik detay da olduğunu düşünüyorum. Çünkü dediğim gibi çoğunlukla dışından gelen haber kanallarından buldum. Şunu da söylemek istiyorum. Bazı detaylar... Şöyle bir bilgiye sahip oldum. Bazı detaylar sadece yurt dışındaki haber kanalların tarafından yaratılmış bir detaylar oldu. Onları da ekledim ama o detayları da belirteceğim. Hani bunlar Japonya tarafından söylememiş, işte atıyorum Amerika tarafından söylenmiş gibisinden o detayları da belirtiyor olacağım. O şekilde ilerleyeceğiz. Okey miyiz? Evet, bugün size Junko Furuta... Ben de bu arada sizlere söylemeyebilirim tam olarak. Junko Furuta'nın cinayetini anlatacağız. Anlatacağım daha doğrusu size. Şimdi bu olay 1988 yılında oluyor Japonya'da dediğim gibi. Ve genellikle Japonya'da şöyle bir algı var. Japonya'da suç oranı çok düşük bir ülkeymiş. Ama daha sonra Japonya'da olan birçok dosya karşıma çıkmaya başladı. Yani bu bana şunu söylüyor. Dediğim gibi Japonya çok fazla kendini belli bir şekilde göstermek istiyor ya. Dünyaya karşı. Bence bana göre bu olayların birçok kapatılıyor üstü. Ya da çok fazla detay yayınlamıyor. O dosyaları da daha sonra işlemeyi düşünüyorum. Şöyle dosyalar buldum. Hatta bir grup varmış. 14 tane. Daha çok tarikat gibi düşün. Tarikatın içerisinde mesela 14 tane adaylarını öldürmüşler. Çünkü zayıf tırnak için de söylüyorum, zayıf akılları olduğu için. 1988 yılında bir tane çocuk seri katili varmış. Cannibal olan yani insan etini yani çocukların etini giyen bir seri katili varmış. Bir sürü tarikatlar var gibi gibi gibi çok fazla farklı dosyalar da karşıma çıktı. Onları da işlemeyi düşünüyoruz ilerleyen bölümlerde. Önce sizi Junko ile tanıştırmak istiyorum. 17 yaşında Junko. Ocağın 18'inde 1971 yılında doğuyor.

>> Tolga:

17 yaşında ne? Ne anlatıyorsun?

>> Sedef:

17 yaşında.

>> Tolga:

17 yaşında Junko diyorsun.

>> Sedef:

Evet.

>> Tolga:

Bilmem kaç yılında doğuyor diyorsun.

>> Sedef:

1975-71 yılında doğuyor. Japonya'da doğuyor. Kendinden bir büyük abisi bir tane de küçük erkek kardeşi varmış ve ailesiyle çok güzel bir ilişkisi varmış. Zaten Japonya'da genelde aile ilişkileri çok iyi oluyor. Saygılı olur çocuklar anne babaya vesaire vesaire büyüklerine. Zaten kültürel olarak öyle insanlardır. Ve herkes onu şu şekilde anlatıyormuş. Yani herkesin istediği bir çocuk. Yani bütün ebeveynlerin isteyebileceği. Çok iyi işte. Okulunda çok başarılı. Bir tane iş, part-time işe girmiş. İşinde gücünde bir öğrenciden bahsediyoruz. Yaşao Minami Lisesi'ne gidiyormuş ve model bir öğrenci olarak hatırlanıyor. Notları inanılmaz derecede güzelmiş. İşte alkoldür, uyuşturucudur gibi hiçbir şey kullanmıyormuş. Ve çok güzel bir kızmış. Yani böyle anlatanlar... Kız mıymış? Kız. Erkek mi sandın? Çok güzel bir kızmış. Çok da popüler bir kızmış aynı zamanda. Dediğim gibi bir tane de part-time bir işi varmış. Part-time işi olma sebebi de lise mezun olduktan sonra mezuniyet seyahati oluyormuş. Mezuniyet seyahatine gidebilmek için para biriktiriyormuş. O yüzden işe girmiş. Ve en büyük hayallerinden bir tanesi de şarkıcı olmakmış. Şimdi önce bu dosyayı güzel anlamamız için nasıl kaybolduğunu konuşmamız gerekiyor. Kasım'ın 25'inde 1988 yılında işten çıkıyor, akşam saat 8.30 gibi işten çıkıyor bisikletine biniyor, bisikletle birlikte eve gidiyormuş. Yani o kadar çok uzak mesafe değilmiş iş yeriyle evi. Ama o gece eve gelmeyince annesi babası tabii ki de panikliyor. İki gün boyunca arıyorlar işte arkadaşlarını arıyorlar soruyorlar işte belki bir yerde kalmıştır ne bileyim hastaneleri arıyorlar soruyorlar bulmaya çalışıyorlar iki gün ya da bir buçuk gün daha doğrusu soruyorlar. Tabii hiçbir şey bulamayınca bu sefer Kasım'ın 27'sinde yani bir buçuk gün sonra hemen polise gidiyorlar. Polise de kayıp ihbarı veriyorlar. Kızımız böyle böyle eve gelmedi kayıptır diye ihbar veriyorlar. Bu süreçte de yani polise ihbar ettikten sonra kızlarından bir telefon geliyor ve Junko şöyle bir şey söylüyor diyor ki ben iyiyim evden kaçtım bir arkadaşımın yanında kalıyorum beni aramayın polisleri de üstünden çekin diye bir emir gibi bir şey veriyor annesine.

>> Tolga:

Kendi konuşuyor telefonla.

>> Sedef:

Kendi konuşuyor kız arıyor kendi konuşuyor. Tabii ki de annesi babası şok oluyor. İşte yalvarıyorlar ne oldu ne bitti bulmaya çalışıyorlar. Ama polisler diyor ki hani kendi kaçtıysa çok fazla bir şey yapamayız. Zaten 18 yaşına da yakın olduğunu düşünerek polisler birazcık işin içinden çıkıyor. Sonuçta değil evet. Sonra maalesef Mart'ın 30'unda 1989 yılında Junko'nun cesedini buluyorlar.

>> Tolga:

Ne zaman buluyorlar?

>> Sedef:

Mart'ın 30'unda 1989 yılında. Tamam. Cesedini buluyorlar. Cesedini bulma nedeni de iki tane şahısı tutukluyorlar. Tutukladıktan sonra bir tane şahıs şok edici bir itirafta bulunuyor. Ve Cunku'nun cesedini nerede bulabileceklerini söylüyor açık bir şekilde.

>> Tolga:

Yani bir şey söyleyeceğim. Evden kaçıyor 1981 yılında. 1988. 1988 yılında kaçıyor. Bir sene sonra ölü cesedini buluyorlar.

>> Sedef:

Bir sene değil yani Kasım'da kayboluyor, Mart'ta buluyorlar. Aradan birkaç ay geçiyor sadece.

>> Tolga:

4 ay.

>> Sedef:

Aynen. Ondan sonra cesedini bulma şekli de şu şekilde, bir tane şey olur ya böyle büyük ona nasıl söyleyebilirim yani böyle plastik şeyler olur büyük böyle plastik 208 litrelik hatta bayağı büyük bidon gibi bidonun içerisinde buluyorlar üstüne çimento dökülmüş çimento sertleşmiş onun içinde buluyorlar cesetini yani o şahıs bunu söylemeselerdi aslında hiç bulmazlardı çünkü o bidonun bırakıldığı yerde terk edilmiş bir boş arazi gibi bir yer Kutuward Tokyo'da buluyorlar aslında Şimdi ne olduğunu detaylı bir şekilde anlatıyorum. Bu şahıslar kim? Önce onlarla başlamak istiyorum. Sizi 18 yaşında Miyano Hiroshi ile önce tanıştırmak istiyorum. Junko ile Miyano aynı okula gidiyorlar. Kızın tam tersi tipi. Herkesi dövüyor. Parasını çalıyor. Erkek. Zorbalık yapıyor. Kötü davranan, manyak, psikopatın teki. Ve Japonya'da şöyle bir grup varmış. Yakuza diye bir grup var. Bunlar da mafya grubuymuş. Yani çok korkulan, bilinen. Sen biliyorsun, ben bilmiyordum. Sen biliyorsun.

>> Tolga:

Biliyorum, evet.

>> Sedef:

Böyle bir mafya grubu varmış ve o mafya grubun işte gençler kolları mı desem gibi bir şey. Gençlerin bir arada olduğu bir bölümü varmış. O da onların tayfasından birisiymiş. Bu nedenden dolayı da yani bunu bilen insanlar da zaten otomatikten ondan korkuyormuş. Çünkü gerçek korkulacak bir grupmuş Japonya'da.

>> Tolga:

Konfederatsiz demedim mi hiç?

>> Sedef:

Ha yok, izlemedim. Daha önce küçük suçlar işlemiş. Mesela hırsızlık yapmış, okul malzemelerine zarar vermiş gibi küçük şeyler yapmış. Ve de bu dönemde Miyano sevgilisiyle birlikte yaşıyor. Sevgilisi kendinden bir tık daha büyükmüş. Sevgilisi de Yasushi Watabe diye bir çocuğun ablasıymış. Yasushi de Miyano'nun arkadaşıymış. Yani arkadaşının ablasıyla çıkıyormuş. Öyle düşün. Gülme. Japonca yazıyor.

>> Tolga:

Niye sen zaten anlamamıyordun? Tüm Japonca isimler görüyorsun.

>> Sedef:

Japonya'da ben de çok zorlanıyorum. Bu da bu kişide yani Yoshishi'de çok önemli bir detay olacak daha sonra. Bu tırnak içerisinde mafyaya katıldıktan sonra çok fazla suçları daha ciddileşmiş. Daha çok taciz, tecavüz gibi suçlar işlemeye başlamış. Hatta bu nedenden dolayı da sevgilisi yani arkadaşının ablası bu nedenden dolayı ondan ayrılmış. Şimdi buradaki bilgi, şu küçük bir detay paylaşacağım. Bu detay dışındaki haberlere göre doğru ama benim başka yerlerde okuduğum detaylara göre bu tamamıyla yalan bir detaymış. Bunu yine de eklemek istedim çünkü bu dosyayı bilen duymuştur ama bu yalanmış. Söylentilere göre yani o haber şeylerine göre Miano'nun Junko'ya karşı bir ilgisi olduğunu söylüyorlar. Çıkma teklifi ettiğince de Junko onu reddettiğini söylüyorlar. Ve onu reddettiği için çok fazla ona karşı kirlendiğini söylüyorlar. Ama böyle bir şey olmamış diye öğrendim. Aynı zamanda da şimdi hemen çok benzer bir isim olduğu için bir Miano var. Aynı zamanda da Minato var. Tamam mı? Minato da 16 yaşında. O da çok önemli bir karakter bu olayın içerisinde. Miano ile Minato bir gün bir parkta takılıyorlar. Parkta öyle bir yerdeymiş ki Junko'nun dedim ya bisikletle eve giderken yani yol üstünde bir parkmış. Yani o eve giderken onlar da parkta takılıyorlarmış. Parkta takılma nedenleri de hedefleri şuymuş, oradaki kadınlara tecavüz etmekmiş.

>> Tolga:

Allah Allah.

>> Sedef:

Baya bunu hedefliyorlar.

>> Tolga:

15-16-17 yaşında çocuklar.

>> Sedef:

Evet, aynen. Ve tecavüz, tecavüz etme nedenleri de bu mafyanın bir parçası olduğu için bu onlar için çok normalmiş. Yani bunu aslında üzülerek söylüyorum. Tecrübeli bir tecavüzcü konumuna gelmişler.

>> Tolga:

27 yaşında iki tane çocuk biri 16, biri 17 yaşında.

>> Sedef:

Biri 18, biri 16. Miyano 18, Minato 16 yaşında. Ve bu olaydan önce bir tane kızı kaçırmışlar daha önce. 17 yaşındaydı yanlış hatırlamıyorsam o kızla. Kızı kaçırıyorlar, tecavüz ediyorlar, sonra serbest bırakıyorlar. Ama dediğim gibi bu kuzanın bir parçası olduğu için kız korkuyor ve şikayet edemiyor aynen öyle. Şimdi Junko'nun kaybolduğu güne geri dönüyoruz. Saat gece 8.30'da dediğim gibi kayboluyor o dönemde. Miyano'yu, Junko'yu görüyor ve şöyle bir plan düşünüyorlar hemen. Minato'ya diyor ki sen git, yaklaş. Yani bize doğru geliyor. Sen git, yaklaş. Bisikletteyken it onu. Saldır aslında. Ona bir saldırı uygula. Sonra kaç. Sonra ben onun sanki olayları görmüş gibi hemen onun yanına gelirim. Sanki hani onu kurtarıyormuşum gibi, iyi misin gibi bir plan yapıyorlar. Ondan sonra bu planı uyguluyorlar. Junko yaklaştıkça Minato gidiyor. Kızı bisikletten itiyor. Hafiften bir saldırı uyguluyor. Ondan sonra kaçıyor. O kaçar kaçmaz Miana'yı yanına geliyor işte kaldırıyor iyi misin bir şeyin var mı? Bisikletini kontrol ediyor işte bir yerine bir şey olduğunu şöyle böyle işte bunlar manyak anlamıyorum gibisinden bir güvenini kazanmaya çalışıyor aslında. Ondan sonra diyor ki istiyorsan senle eve kadar gelirim. Hani korkuyorsun zaten belki bir daha çıkabilir karşına ne olur ne olmaz ben seni eve götüreyim diyor. Junko da ilk başta çok fazla güvenmek istemiyor ama bu saldırıya uğradığı için hani bir tık haklı olarak kız geriliyor, korkuyor. Okuldan da tanıyor yani okulda da görmüş bir insan olarak kabul ediyor. Ondan sonra yavaş yavaş yürüye yürüye eve doğru gitmeye başlıyorlar. O sırada sohbete dalıyorlar. Miyano özellikle çok derin konular açıyor. Baya derin bir sohbete dalıyorlar. Junko da bu sefer sohbete daldığı için akşam saat 8.30 karanlık dışarıda çok fazla hangi yoldan gittiğini fark etmiyor.

>> Tolga:

Allah Allah.

>> Sedef:

Evet.

>> Tolga:

Allah Allah, her gün gittiği, yani daha yeni tanıştığı çocukla gittiği yol fark etmiyor.

>> Sedef:

Olabilir, şimdi biz de ışınlandık yani.

>> Tolga:

Ya neyse, evet.

>> Sedef:

Ondan sonra bir de bir bakıyor, terk edilmiş bir depoya götürüyor aslında onu sessiz bir şekilde. Terk edilmiş depoya geldiğini fark eder, etmez. Dönüp diyor ki, ben diyor Yuka Zaki'nin bir parçasıyım. İşte şöyle arkadaşım var, böyle arkadaşım var diye korkutmaya başlıyor kızı. Kız bunu öğrenince korkmaya başlıyor. Yani onda da o korku oluşuyor. Ve Miyano hemen kızı tehdit etmeye başlıyor. Ben senin evinin nerede olduğunu biliyorum. Ailene gider zarar veririz. İşte şunu yaparız, bunu yaparız diye tehditler atmaya başlıyor üstüne. O da korktuğu için sesini çıkartamıyor. Hemen o sırada yani zayıflattı aslında kızı bir yerde aklını. Hani şu an korkuyla kızı tepkilerini vesaire her şeyini zayıflattı. Zayıflattığını görür görmez hemen kızı alıyor. Ondan sonra tecavüz ediyor.

>> Tolga:

Ne diyorsun ya?

>> Sedef:

Evet maalesef. Tecavüz ederken de şunu da söylüyor, eğer sesini çıkartırsan aileni öldürttürürüm diye tehditleri devam ediyor. Kız tabii ki de bu tehdiyi ciddiye alıyor çünkü dediğim gibi çok bilinen bir suç örgütünün bir parçası olduğu için...

>> Tolga:

Ölsün o aile! Ya ben anlamıyorum bunu arkadaş. Ya ben bunu anlamıyorum. Allah düşünmesin demek.

>> Sedef:

Tecavüz ettikten sonra arkadaşlarını arıyor. Minato, Ogura ve Wannabe diye üç tane arkadaşı var. Onları arıyor ve övünmeye başlıyor. Şöyle böyle tecavüz ettim, şunu yaptım, bunu yaptım gibisinden. Övünmeye başlıyor. Telefonu kapatıyor. Ondan sonra sabah saat... 3'de, 3 civarında bir parka götürüyor Junko'yu. Orada yine bu 3 kişi Minato, Uguara, Wannabe ile buluşuyorlar. Ondan sonra kızı tehdit etmeye devam ediyorlar. İşte eğer kaçmaya çalışırsan bir kazaki gelir senin bütün aileni öldürür. İşte şunu yaparlar, bunu yaparlar, yakarlar, öldürürler, vururlar gibi tehdit etmeye başlıyorlar. Ve şöyle bir şey söylüyorlar. Kızın çantasında bir tane Defteri varmış, defterin içinde evin adresi varmış. Defterini karıştırırken evin adresini buluyorlar ve bu sefer diyorlar ki bak bilmem ne adreste ailen, oradan gider buluruz. Biliyoruz bilgini, her şeyini biliyoruz diye tehdit edip korkutmaya ve psikolojik olarak düşüş yaşamasına devam ettiriyorlar.

>> Tolga:

Sonra üçü tecavüz mü?

>> Sedef:

Sonra üçü de Cunku'ya tecavüz ediyor. Evet. Ve işin garip tarafı bu dörtlü grup daha önce böyle olayları yapmışlar. Dört aynı anda bir kadını kaçırıp tecavüz eden bir psikopat ruhu hastası manyaklar. Sonra o gece ilerleyen saatlerde Minato'nun evine götürüyorlar Junko'yu. Minato'nun evi Adachi Ward diye bir yerdeymiş. Ailesiyle birlikte yaşıyor. İkinci katta bir odası varmış ve normalde arkadaşları ile birlikte orada takılıyorlarmış. Minato'nun ailesi etraftayken yani sonuçta orada yaşadıkları için kızı görüyorlar. Ailesi ne zaman bir yanlarına gelip Junko'yu görünce sanki Junko kişilerinden bir tanesinin sevgilisiymiş gibi davrandı. ve ailesine öyle söylüyorlar. Ailesi tabii ki de bir şeylerin yanlış olduğunu fark ediyor ama onlar da bu mafya grubuna suç örgütünün oğullarının bir parçasının olduğunu bildiği için seslerini çıkartamıyor. Çünkü daha önce oğulları da onlara karşı şiddet uygulamış, tehdit etmiş.

>> Tolga:

Junko da mı bir şey söylemiyor?

>> Sedef:

Junko da bir şey söylemiyor çünkü onu da hala tehdit etmeye devam ediyor. Minato'nun odasına çıkartıyorlar Junko'yu ve zamanla şöyle bir şey fark ediyorlar. Ailem ne olursa olsun zaten bir şey demeyecek. O kız arkadaş sevgili muhabbetini de tamamen ortada kaldırıyorlar ve istedikleri gibi takılıyorlar. Hatta dediğim gibi daha önce bu olaylardan sonra Minato'nun annesiyle birlikte röportaj yaptığında bu bilgiyi öğreniyoruz. Yani hani polisi arayamadık çünkü daha önce bize de saldırdı, daha önce bize de şiddet uyguladı, korkuttu. İşte arkadaşları geldi, evi bastı diye korktuğumuz için polisi arayamadık diye bir ifade veriyor.

>> Tolga:

Sizin gibi ailenin ben amına koyayım. Kaç yaşında insanlarsınız amına koyayım. Genç bir tane kız var orada. Korkunuzu sikeyim. Ölün gerekirse amına koyayım. Yazık günah ya. Ya çok affedersin, çok özür dilerim. Benim oğlum olacak. Oğlum da çok büyük bir mafya üyesinin arkadaşı olacak. Benim üst katımda bir tane genç kızı. 16-17-18 yaşında kız. Amına koyarım o çocuğu. Oğlum olsa dahi. Amına kodumun ailesi.

>> Sedef:

Sonra hatırlıyor musun dedim ya Junko ailesini arayıp hani ben kaçtım gibisinden bir telefon görüşmesi yaptı. Junko'nun ailesi polise gittiğini öğrendikten sonra hemen diyorlar ki ara de ki evden kaçtım. Böyle böyle aileni ikna et polisleri çeksinler üzerimizde yoksa onları öldürürüz gibisinden tehdit yaptıkları için aslında Junko sonradan arıyor aynen öyle.

>> Tolga:

O kız da saf salak garibim.

>> Sedef:

Evet, ailesini korumaya çalışıyor. Ondan sonra, buradan sonrası birazcık uyarı vermek istiyorum. Çünkü birazcık kararımı taşıyor. O yüzden dinlemek istemezseniz birazcık atlayın, deneyin. Bugünden sonra tam 44 gün boyunca Junko'ya işkence çektiriyorlar. Junko yaklaşık 44 gün boyunca 100 tane farklı erkekten 400 kereden fazla tecavüze uğruyor.

>> Tolga:

400 tane mi? 100 erkek.

>> Sedef:

Evet, 100 tane farklı erkek tarafından 400 kereden daha fazla, bir tık daha fazla tecavüze uğranıyor. Miano arkadaşları, işte suç örgütündeki tanıdıkları gibi insanlar sürekli gelip kıza tecavüz ediyorlar. Ve şöyle bir rapor okudum, bazı günlerde 12 tane farklı erkek tarafından tecavüze uğradığı günler bile olmuş.

>> Tolga:

7 yaşındaki kız. Emin misin ya?

>> Sedef:

Eminim. Ve genellikle Yokozoa'nın daha düşük rühbeli mi desem artık rühbeli insanlarıymış bunlar. Şiddet olarak da şöyle şiddet uyguluyorlar. Demir sopalarla tecavüz etmişler. Makasla tecavüz etmişler. Şişeler, havai fişek.

>> Tolga:

Havai fişek ne ya?

>> Sedef:

Sıcak bir ampulle.

>> Tolga:

Ne diyorsun oğlum sen ya? Ne anlatıyorsun ya?

>> Sedef:

Yanan bir kibritle vajinasına ve anal kanallarından, tarafından tecavüze uğranmış. Bu şiddetten dolayı içerideki bütün anatomi organları vesaire tabii ki de çok ağır şiddet gördüğü için çok büyük sağlık sorunları yaşamaya başlamış. Hatta öyle bir noktaya gelmiş ki tuvaletini hem büyüğünü hem küçüğünü doğru düzgün yapamayacak hale gelmiş. Tecavüz etmiyorken de şu tarz şeyler, işkenceler yapıyormuş. Canlı hamam böcekleri yediriyormuş, yediriyorlarmış.

>> Tolga:

Kim bunu yapamıyor ama?

>> Sedef:

Hepsi. Kim yapmak istiyorsa yani. Herkes. Aynen. Çok fazla miktarda zorla su, süt ve alkol içiriyorlarmış.

>> Tolga:

Bu bir şeyler nerede oluyor tecavüzle?

>> Sedef:

Minato'nun evinde, odasında hatta.

>> Tolga:

16 yaşında çocuğun odasında.

>> Sedef:

Tiner koklamaya zorluyorlarmış ve aynı anda bir sürü sigarayı içmeye zorluyorlarmış. Karşılarında mastürbasyon yaptırıyorlarmış Çunkoya. Kendi çişini içirttiriyorlarmış.

>> Tolga:

Ben bir şey söyleyeyim mi? Bundan miyana ve minaka şey para kazanıyor.

>> Sedef:

Olabilir, olabilir. Öyle bir şey okumadım ama mantıklı. Bazı günler tavana asıp, tavanda asılırken golf sopalarla, bambu çubuklarla ve demir borularla dövüyorlarmış. Ve bu dövme, bu şiddet iç organlarını iyice mahvetmiş. Hatta iç kanamasına neden olmuş. Kışın ortasında soğuk olduğu yani en en kötü hava durumu yani kar, kış, kıyamette çıplak bir şekilde balkonda uyutuyorlarmış.

>> Tolga:

Oğlum insan dayanmaz ki buna ya kaç yaşında kızım yani böyle bir şey değil ki ya.

>> Sedef:

Balkonda uyutmuyorken dipfrize koyup dipfrizde uyutuyorlarmış. Birçok kere benzin döküp bacaklarını yakmışlar. Bacaklarını yakınca da tabii ki de yanık olduğu için enfeksiyon kapıyor bacakları. Enfeksiyon kaptığı için ve bunun için tedavi görmediği için zamanla bedeni kokmaya başlamış. Enfeksiyon yani çürük kokmaya başlamış. Bu kokudan dolayı etrafındaki erkekler sinirlenip bundan dolayı daha da çok dövmeye başlamışlar kızı.

>> Tolga:

Hiç kişi tecavüz etmiş mi? Biri kalkıp dememiş mi yazık günahımına koyayım? Veya bu amını siktiğimin mina tasımı, mina bilmem nesi mi, üst katında yani o kadar gündür, bir buçuk aydır hiç ailesi dememiş mi ne oluyor burada diye?

>> Sedef:

Göğüs kapaklarını ve genital bölgelerini sigarayla, çakmakla, sıcak mumla yakıyorlarmış. Bazen hatta gözünü açık tutup sıcak mum döküyorlarmış gözünün içine. Göğüslerine sürekli iğne batırıyorlarmış. Hatta sol göğüs uçunu penseyle kopartmışlar. Bir gün hatta yerde bağlıyken, şey var ya böyle spor yaparken ağırlık olur ya, dumbbell gibi. Daha çok ama bir şey. Çok ağır bir tanesini sürekli onu karın bölgesine tutup tutup atmışlar, tutup tutup. tutup atmışlar ve bu olaydan sonra zaten daha çok iç organları ezilmiş, büzülmüş. Bu olaydan sonra vücut olarak hemen hemen bütün kontrolünü kaybetmiş. Bedenin bütün kontrolünü kaybetmiş ve dövülmekten bu ve bu şiddetler o kadar kötüymüş ki sünizitleri hep kan dolmuş ve beyni şiddetten dolayı birkaç santim küçülmüş. Otopside öyle çıkıyor yani şiddetten dolayı beyni küçülmüş resmen. Bu kadar şeye vücutu dayanamadığı için belli bir süreden sonra sarı olmaya başlıyor. Sarı deniliyordu değil mi ona? Sarı olmaya başlıyor. Erkekler yalan yaptığını düşündükleri için daha da çok dövüyorlar. En son yani hayatının son dönemlerinde o kadar kötü beden olarak o kadar kötü durumdaymış ki normalde atıyorum 10 saniyede yürümesi gereken tuvalete 1 saatte emekli emekliye kendini yerde çeke çeke gidiyormuş. Aralık ayında yemeksizlikten dolayı aşırı derecede besin şeyleri çok düşük olduğundan dolayı hasta oluyor. Son zamanlarda sadece sütle besleniyormuş. Başka hiçbir yiyecek içecek hiçbir şey vermiyorlarmış. Sadece sütle besliyorlarmış. Demek istediğin bir şey var mı? Devam edeyim mi? Soru sormak istediğin herhangi bir... Tolga?

>> Tolga:

Efendim?

>> Sedef:

Devam edeyim mi?

>> Tolga:

Eee?

>> Sedef:

Mola vermek ister misin? Mola verelim mi? Tamam mola verelim. Evet küçük bir moladan sonra geri döndük. Şimdi bu olayların en kötü tarafı bu olayları aslında iki kere fırsat çıkıyor polisler için bunun olayın önüne geçmek için ve Junko hiçbir zaman bunları yaşamamayabilirdi. İlk olay şöyle oluyor bir tane çocuk geliyor Minato'nun evine ilk defa geliyor orada Junko'ya Ondan sonra Minato ve arkadaşları bu çocuğa zorla Junko'ya tecavüz ettiriyor. Eve geliyor. Olaylardan dolayı tabii ki de rahatsızlık duyduğu için abisine söylüyor. Abisi ailesine söylüyor. Ailesi de hemen polise ihbar veriyor. Böyle böyle bir olay olmuş. İşte çocuğumuz bir tecavüzün içinde. Bulmuş kendisini. İşte orada bir tane kız varmış işkence çekiyor vesaire gibisinden detaylı bir ihbarda bulunuyorlar. Polisler bu ihbarı alıyor. Eve gidiyor. Kapıyı çalıyorlar. Kapıyı Minto açıyor, Minto ve arkadaşları açıyor ve polisler diyor ki böyle böyle burada bir tane kız varmış diye sorguya çekmeye başlıyorlar. Minto sonra bakıyor diyor ki yok burada öyle bir kız yok diyor. Polisler de tamam o zaman görüşürüz deyip gidiyorlar.

>> Tolga:

Allah Allah bakmıyorlar mı eve?

>> Sedef:

Bakmıyorlar. Daha sonra zaten olaylar çıktıktan sonra işlerine son veriliyor. Bir zahmet zaten.

>> Tolga:

Ya son verilse ne olacak o polislerin anasını avradını sikeyim ya.

>> Sedef:

Aynen.

>> Tolga:

Onların öyle çok anasını avradını sikeceğim insan var da yani onların da amına koyayım ben.

>> Sedef:

İkinci kezde de Junko kendisi bir fırsat buluyor. Polisi arıyor evin içindeyken. Çok fazla bir şey söyleyemiyor. Sadece yardım istiyor. Ve yani şöyle planı şu. Telefonda açık kalsın polisler gelip beni bulurlar diye düşünerek. Ama bunu hemen oradaki erkekler çocuklar görüyor. Telefonu alıp kapatıyorlar. Polisler geri arıyor o telefonu. Ne oluyor falan diye. Miyano da diyor ki, ha yok yanlışlıkla aradık bir problem yok deyip kapatıyorlar ve bunun üzerine bir daha gitmiyorlar polisler tekrardan. Bunun üzerine bir de polisi aradığı için daha da çok şiddet ve zarar görüyor Junko. Ocağın dördünde 1982 yılındayız. Bugün... Sonunda demek istiyorum. Çünkü bence artık onun için bir kurtuluş yöntemiydi. Sonunda ölüyor. Şöyle bir şey oluyor. Bir tane Majang diye bir oyun var. Domino'sa benziyor. Üstünde farklı resimler var. O taşları üst üste koyuyoruz. Domino's. Damaraus. Üst üste koyuyorsun. O oyunu hiç gördün mü biliyor musun bilmiyorum. Fotoğrafını koyarım. Bu oyun oynuyor. Oynadıktan sonra Junko kazanıyor. Junko kazandığı için sinirleniyorlar. Bacaklarını yakıyorlar. Kazandığı için... Ne yapıyorlar? Bacaklarını yakıyorlar.

>> Tolga:

Yakıyorlar.

>> Sedef:

Yakıyorlar. Ondan sonra dediğim gibi hani direkt zaten bacaklarını yakıyorlardı ya enfeksiyon olduğu için kokuyor artık kız belli bir zamandan sonra. Tekrar yaktıkları için enfeksiyon daha da kötüleşiyor. Bu sefer koku daha da kötüleşiyor. Ondan sonra kokuya tekrardan sinirleniyorlar. Ellerine eldiven takıp kızı tekrar dövmeye başlıyorlar ve durmuyorlar. Yaklaşık iki saat boyunca hiç durmadan kızı dövmeye devam etmişler. Artık bedeni bunu kaldıramadığı için o gün iki saat sonra kız Vefat ediyor. Çünkü o ölüyor.

>> Tolga:

İyi olmuş. Ya kesinlikle iyi olmuş. Kurtulmuş kız. Vallahi evliliğe kurtulmuş kız. Anınızı avradınızı sikeyim.

>> Sedef:

O gün akşam saat 8'de tabii öldürdükleri için korkuyorlar.

>> Tolga:

Öldürdükleri için mi korkuyorlar?

>> Sedef:

Evet, nasıl cesetten kurtulacağız diye düşünerek ilk başta anlattığım gibi bir tane bidonun içine 208 litrelik kadar bir bidon içine koyuyorlar. Bidonun üstüne çimenti atıyorlar. Çimenti kuruduktan sonra terk edilmiş bir depoya götürüp Tokyo'da atıyorlar. Bu terk edilmiş depoda çok popüler bir depoymuş. Şöyle insanlar sürekli kullanmadıkları bozuk ev eşyalarını atıyorlarmış. Zaten orası çöplük gibi bir yermiş. Çok fazla kimse onu orada bulamazmış. Şöyle iğrenç bir bilgi okudum. Minantoş şöyle bir ifade vermiş. Bir ara Junko şöyle bir şey söylemiş. Bir tane dizi varmış. O zamanlar onların ülkesinde bir dizi varmış. Tanbo diye bir dizi varmış. Şöyle bir cümle kurmuş Junko. Keşke Tanbo'nun sezonun finalini izleseydim. İzlemediğim için çok pişmanım demiş. Yani bir daha izleyemeyeceğini düşündüğü için böyle bir cümle kuruyor. Ondan sonra bu dizinin son bölümünün bir videosunu buluyor, kasetini buluyor. Ondan sonra kasetiyle birlikte şeyin içine yani Cunko'nun yanına koyuyor, bidonun içine kaseti de koyuyor. Bunun yapma nedenini de şöyle ifade veriyor. Ona hani kötü hissettiğim değil, pişmanlık hissettiğim de değil, hayaleti gelip beni korkutmasın diye yaptım diyor. Ocağın 23'ünde 1989 yılında Miyano'yla Ugura'ya polisler tutukluyorlar. Başka bir tecavüz olayı oluyor. 19 yaşında bir kadını aralık ayında bir kadına tecavüz ettikleri için tutuklanıyorlar. Ve zamanla polisler onları sorguluyorlar. Sorgularken de şöyle bir şey söylüyorlar. Senin odanda kadın kilodu bulduk. Ne alaka? Niye kadın kilotu var diye sorgulamaya başlıyorlar. Ondan sonra Miyano'nun sorgulamasında da sorgu arasında beklersin yani sorgulanırsın. Polisler biraz uzaklaşır. Sen beklersin. Bir daha gelirler sonra. Bir ara polisler uzaklaşırken kulak misafir oluyor. Polisler farklı bir cinayet dosyasından bahsediyor. Bahsettikleri cinayet dosyası da bir tane anne ve oğlunun bir cinayet hakkında bahsediyorlar. Ve şöyle de işte çözemedik bu cinayeti ne yapacağız gibisinden bir konuşmaya tanık oluyor. Ve Miyano da şunu düşünüyor. Ugara kesin itiraf etti Junko'yu öldürdüğümüzde. Polisler her şeyi biliyor. O yüzden Miyano gidiyor kendi ağzıyla kendi tek başına. Polislerin hatta hiçbir şeyden haberi yok. Her şeyi itiraf ediyor. Bunu duyar duymaz tabi cesedinin nerede olduğunu falan da söylüyor. Cesedi buluyorlar. Polisler o anda o dakikada 4 tane erkeği artı olarak da o grubun içinde ona şiddet veren insanlar da vardı hepsini tutukluyorlar. Ve cesedini Junko'nun parmak izlerinden tanıyorlar. Kimliğini belirliyorlar.

>> Tolga:

Bu 100 kişi tecavüz etti ya bu garip kıza. 100'ü de yakalandı mı?

>> Sedef:

Yok hayır hepsi değil.

>> Tolga:

Yakalanmayanların ta anasını avradını sikeyim ben.

>> Sedef:

Nisan'ın 1'inde 1989 yılında Aguero başka bir tacizden dolayı tutuklanıyor. Ondan sonra o tacizden dolayı tutuklandıktan sonra Junkan'ın da işte yani yavaş yavaş hepsini yavaş yavaş yakalamaya başlıyorlar. Onlar dışında da Tetusso, Kokichi diye iki tane birey daha tutuklanıyor bu dörtlü grubun dışında. Onların tutuklanma nedeni de tecavüzle işte tecavüz artı ölümle yargılanıyorlar. Tutuklanma nedeniyle DNA'ları Cunku'nun cesedinin içinde bulunuyor.

>> Tolga:

Betondan dolayı değil mi?

>> Sedef:

İçin, iç kısmında.

>> Tolga:

Tamam, anladım.

>> Sedef:

Haziran'ın 31'inde, 1989 yılında Tokyo'da mahkemelere başlıyor. Haziran'ın 20'sinde, 1990 yılında yani yaklaşık bir sene sonra da hepsi bedensel yaralamadan dolayı cinayetten değil, senaryozdan değil, işkenceden değil sadece bedensel yaramalardan dolayı ceza alıyorlar yani hapise gidiyorlar.

>> Tolga:

Ölmüşlerdir hapisten.

>> Sedef:

Hayır. Ve hepsine... Hapis müebbeti mi deniliyor?

>> Tolga:

Cezası.

>> Sedef:

Cezasını anlatıyorum. Miyano 20 yıl yemiş. Miyano.

>> Tolga:

En çok onun yemesi lazım.

>> Sedef:

Minato 5 ile 9 yıl yemiş. Uguara 5 ile 10 yıl yemiş. Mutane 5 ile 7 yıl yemiş.

>> Tolga:

Bunlar yaşıyor mu şu anda?

>> Sedef:

Anlatacağım. Hafif ceza yemeleri nedenlerden bir tanesinin genç yani ergen olduklarının olduğu için düşünüyor birçok insan. Ve de bu mafyaya bağlı oldukları için hepsi müebbetlerini bitirip cezalarını bitirmeden hapisten çıkartılıyor.

>> Tolga:

Devlet mi korkuyor bunlardan?

>> Sedef:

Devlet korkuyor, evet. Şöyle birkaç bilgi buldum. Hapisten çıktıktan sonra hepsi tabii ki de suç işliyor. Polislerle sürekli işte hapise giriyor, çıkıyor vesaire. Hatta Miyano şöyle bir şeyden övülmüş. İşte ben mafyaya bağlı olduğum için çok hafif ceza yedim. Hemen çıktım. İstediğimi yapabilirim. Ondan sonra çıktıktan sonra sürekli babasının parasıyla pahalı araba almış. 2013 yılında tutuklanıyor. Dolandırıcılıktan tutuklanıyor ve ceza yemeden serbest bırakılıyor 2013 yılında. Uguara bir arkadaşı tarafından evlatlık alınıyor ve soyadı değişiyor. Hapisten çıktıktan sonra. 2004 yılında tutuklanıyor. Çünkü başkasına cinayete tesebbüs ettiği için tutuklanıyor. Birisini kaçırıp dövüyor. Bir sevgilisi olduğunu düşünüyorlar ama çok emin değilim bu konu hakkında. kurban şöyle bir şey söylüyor polislere Ugara şunu söylemiş kıza ben daha önce birisini öldürdüm ve hiç bir cezayı yemeden çıktım seni de öldürürüm ayağını denk al gibisinden bir cümle kurmuş o yüzden kız da korkmuş ve son olarak da 2018 yılında Minato yine cinayete tespit ettiği için tutuklanıyor bir tane bir adamı sopayla Bijon anahtarıyla pardon Bijon anahtarıyla dövüyor ondan sonra boğazını kesiyor bıçakla ama ölmüyor adam yaşamaya devam ediyor Bu alayla ilgili röportaj verirken şunu söylüyor, ben öldürmek istemiyorum, sadece zarar verdim. Yanlışlıkla bu kadar çok zarar verdim diyor. Ve bu çocuklar arasında, başka bir haberde şöyle bir şey söyledim. Bu dosyayla alakalı çok az bilgi olmasının öncesi yine mafyaya bağlı oldukları için. Gizleniyor. Ve özellikle yanlış hatırlamıyorsam Minato'nun ismi birçok yerde geçmiyor. Özellikle onun ismi kapatılıyor. Junko'nun ölümüyle alakalı bağlantılı raportajlarda vesaire haberlerde konuştuğumuzda. Yani o bağlantılı değil miydi? Minato, evindeki olan. Bu da Junko Furuta'nın çok üzücü akıl almaz cinayeti işkencesi.

>> Tolga:

Çok fazla söylenecek şey var da.

>> Sedef:

Evet, son şeyi sana bırakıyorum.

>> Tolga:

Evet, bir, Japonya'da, değil mi? Japonya devletinin ta amına koyayım ben. O dönemde, şu anda nasıl bilmiyorum. Sonuçta 1988'deki Japonya devletinin ta amına koyayım ben. Bu birincisi. İlk, bir, bismillah, bir bu. Hadi devletin koydun, polisinin de amına koyayım. İki kere ihbar üzerinde gidip, tamam ya deyip kapıdan geri dönmeleri. İkincisi, yüz kişi, yüz kişi. Hadi bir kişi çıkmış, polise haber vermiş, okey. 99 kişiden başka hiç mi kimse... Ya bu nasıl midesizlik amına koyayım? Ben şunu söyleyeceğim. Bu Miyano ve Minato bunu parayla yapıyor büyük ihtimalle. Kızı parayla şey yaptırıyorlar. İşte mafya bağlantısı falan filan ona göre adam buluyorlar, parayla yaptırıyorlar falan filan. O ihbar eden çocuk nasıl düşmüş oraya onu bilmiyorum. Ona da yaptırmışlar zorla. O da vicdan azabından ölür inşallah, orospu çocuğu.

>> Sedef:

Zorla da yaptırsalar inşallah o da ölür.

>> Tolga:

Ben şeyi merak ediyorum, şu anda günümüzde Minato yaşıyor mu?

>> Sedef:

Yaşıyor.

>> Tolga:

Yaşıyor mu? Dışarıdalar mı? Dışarıdalar. Genç olaylara hapiste değiller mi?

>> Sedef:

Belki başka bir suçtan dolayı hapisteler de Cunku'nun suçundan dolayı hapiste değiller. Dedim ya cezaları bitirmeden çıkarttık.

>> Tolga:

Ya bu nasıl iş ya? Bunu anlatıyoruz ya.

>> Sedef:

Zaten bütün cezaları maksimum bir tanesi 20 yıl yemiş, öbürleri maksimum 7-9 yıl yemiş.

>> Tolga:

Bak bu şöyle bir şey, bizi 100.000 kişi dinlesin. Tamam bak 100.000 kişi dinlesin. Bizim ülkemizde olmuyor bu olay. Bak bu olayı dinlesinler. Bak bir kişi çıkar gider onların japonya anasını siker biliyor musun?

>> Sedef:

Evet. İnanıyorum.

>> Tolga:

Ya ananızı avradınızı sikeyim ya.

>> Sedef:

Yani ben şunu araştırırken sürekli şu vardı kafamın içinde. Evet tamam kötüsünüz anladık. Okey tamam işkence yapıyorsunuz, tecavüze uyguluyorsunuz vesaire vesaire. Bunlar zaten kabul edilecek şeyler değil. Ama bir insanın bedenini, aklını yani fark etmiyorum yani bir insanın bu hale bu kadar.

>> Tolga:

44 gün.

>> Sedef:

Evet, yani bu duruma getirebilecek kadar ne yaşıyorsunuz?

>> Tolga:

Hayır, olay şu, bir tane çocuğun evinin üst katında, çocuğun ailesi de var, 44 gün boyunca eve giren çıkan 100 kişi var. Ailesi var çocuğun. Ya hadi siktir ettim ailesini çocuğu. Tek yaşı önemli değil. İzbe bir yerde.

>> Sedef:

Şöyle bir şey. Şunu düşünüyordum. Yani benim bu düşünme nedenim şu. Şimdi ister istemez. Şimdi aralarda evet seri katiller, manyaklar, ruh hastaları vesaireler çıkıyor. Onları geçmiyor. Normal bir insan. Yani x bir insan. İnsan beyni, insan psikolojisi, insan genetiğinde olan bir şeyden bahsedeceğim. Bir başka insana bakınca ister istemez işkence uygulamak, kötülük yapmak vesaire çok zordur. Neden zordur? Birazcık burada teknik olarak konuşmak zorundayım. Türkçesini bilmiyorum. İngilizcesini de çevirip konuşmaya devam edeceğim. Aynı nöronları diye bir şey var beynimizin içinde. Özel hücreler var. Bu hücrelerin zaten çocukların büyüme nedeni filan filan detayına girmiyorum. Mesela birisine bakınca mesela atıyorum sen bacağını kırdın. Canın yandı. Benim de canım yanıyormuş gibi hissetme nedeni bu nöronla. Şimdi normalde birisine bakınca bu tarz şeylerin senin psikolojin ne kadar bozuk olsa da, içlerinde belki 3-4 tane vardır ama 100 tanesinde de bunda olması çok garip geliyor zaten bana, hepsinin kaldırmaması gerekiyor. Yani biz mesela otopsi yaptığımız dönemlerde bile, yani ilk defa böyle cesetlere giriyoruz, otopsi yapıp kesiyoruz kadar böyle çalıştığımız dönemlerde ilk başta başladığımız için ilk laboratuvara girdiğimizde cesetlerin elleri, ayakları ve kafası sarılı oluyordu. Sarıyorlardı hocalar. Bunun nedeni de bir insanı insanlaştıran şey ilk etapta yani sen birisine bakınca ilk başta kafası, elleri ve ayakları insanlaştırdığı için hani daha rahat bir ortam yaratmak için yani daha rahat alışmamız için elleri, ayakları, kafaları sarılı oluyordu. Sonra hatırlarsam 6. ve 7. haftadan sonra açıyorlardı oraları ki oralara da bakalım diye. Yani şimdi hani beynimiz bu kadar hassas ki biz daha çok dediğim gibi bilim insanları olarak çalışıyoruz, işte tıbbi olarak çalışıyoruz. Hani biz mesela oraya giriyorsun ve sen biliyorsun burada bir öğrenim oluyor. Yani bir mantıkla giriyorsun ama biz o mantıkla girdiğimiz halde kendimizi şey hissediyorduk, kötü hissediyorduk. Ben sürekli şunu düşündüm. 100 tane insanın içinde Bir insana bakarak yani bunu nasıl okeysin yani bunu senin psikolojinin bilinçaltında ne demek istiyorsan bunu nasıl kabul edebiliyor?

>> Tolga:

Kokuyor diyorlar, çürümüş diyorlar, işlev görmüyor artık.

>> Sedef:

Empati kurman gerekiyor. 100 kişi içinde sadece bir insan empati kuramaz bence. Orada daha fazla bir insan olması gerekiyor.

>> Tolga:

Belki de vardı işte susturdular.

>> Sedef:

Evet olabilir onu bilmiyorum ama ben en çok buna çok şaşırıyorum yani yine evet dediğim gibi kötülük oluyor evet şiddet işkencedir tecavüz ama ben hiçbir zaman bu seviyeye bu levelde duymadım ki o kadar dosya işledik o kadar çok fazla manyak psikopat bir hastası ki bana göre Toy Box katili listemin en üzerinden bir tanesi o olduğunu düşünüyorum. O bile bence bu kadar yapmamıştır. Ve bu arada da hani bizim genellikle konuştuğumuz dosyalarda adamlar yaşları var. Yani ancak onlar ruhları gitmiş. Yani şu an burada konuştuğumuz çocuklar, ergenler yani. 13 ile 18 yaş arasından.

>> Tolga:

Ama o 100 kişiyi bilmiyoruz ama.

>> Sedef:

Onlar da hayır onlar dedim ya daha çok düşük rühbeli insanlar genellikle gençler oluyor onlarda. Hadi olsun 30 yaşına kadar. Yine de çoğu ergen yani sen bir ergen aklınla bunu nasıl yapabilirsin? Ya da şöyle ergen oldukları için belki empatisi çok fazla.

>> Tolga:

Tamam şunu bitirebilir miyiz ya?

>> Sedef:

Tamam. Benim diyeceklerim bu kadar.

>> Tolga:

Benim de diyeceklerim bu kadar çok sinirliyim. Yine de mola verdiğim bölümlerden bir tanesi oldu yani.

>> Sedef:

Evet gerçekten maalesef.