Şaka Yapıyorsun!? : Gerçek Suç

SERİ KATİL: Baltacı Katil (Adnan Çolak) - Bir Vahşetin Gölgesinde Çobanın Hikayesi

Season 1 Episode 27

Bu hafta "Şaka Yapıyorsun" yeni bölümde, 1992-1995 yılları arasında Artvin'de işlediği cinayetlerle Türkiye'nin en korkulan seri katillerinden biri haline gelen Adnan Çolak'ı inceliyoruz. “Baltacı Katil” lakabıyla bilinen Çolak, özellikle yaşlı kadınları hedef alarak 11 kişiyi vahşice katletti. Cinayetlerin ardındaki motivasyon neydi? Çolak, yıllarca nasıl izini kaybettirdi? Onu yakalamaya çalışan polisler hangi zorluklarla karşılaştı?

Korkutucu detaylar, psikolojik analizler ve suçun arka planındaki sosyolojik etkilerle dolu bu bölümde, Adnan Çolak’ın karanlık dünyasına adım atıyoruz. Baltacı Katil’in cinayetlerini, yakalanma sürecini ve olayın toplumsal yankılarını derinlemesine ele alıyoruz.

Dinlerken tüyleriniz diken diken olacak.

Keyifli dinlemeler! 🎙️✨



Bölüm Kaynakları:

Konuşalımmı? Sizden duymak isteriz!

Bize saka.yapiyorsunpodcast@gmail.com den e-posta gönderin. Dinleyici hikayelerinizi, fikirlerinizi, ve tavsiyenizi heycanla bekliyoruz.

Her hafta bölüm fotografları, bilgileri, ve detayları için bizi takip edin


Youtube da "Şaka Yapıyorsun !?" kanalımızdan da bölümlerimizi dinleyebilirsiniz

Yeni bir bölümü kaçırmamak için şovumuza abone olmayı unutmayın!



⚠️UYARI: Bu podcast, hassas konular, argo konusmalar ve şakalaşma içerebilir. Bazı dinleyiciler için rahatsız edici olabilir. 18 yaşın altındaki kişiler kesinlikle dinlememelidir. Eğer suç, şiddet, cinayet, cinsel, ve argo içeren konuşmalardan rahatsız oluyorsanız, dikkatlice devam etmenizi öneririz.







...

>> Sedef:

Herkese merhaba şaka yapıyorsunun yeni bölümüne hoş geldiniz. Bölüm başlamadan önce dinleyicilerimizi uyarmak isteriz ki bu podcast hassas konular, argo konuşmalar ve şakalaşma içirebilir. Bazı dinleyiciler için rahatsız edici olabilir. 18 yaş altındaki kişiler kesinlikle dinlememelidir. Eğer suç, şiddet, cinayet, cinsel ve argo içeren konuşmalardan rahatsız oluyorsanız dikkatli devam etmenizi öneririz. Bölüm hakkında bilgileri ve fotoğrafları takip etmek isterseniz Instagram'dan şaka .yapıyorsun.podcast'dan bizi takip edebilirsiniz. Sizlerden duymak bizi çok mutlu ve modive ediyor bizlerle konuşmak isterseniz, dinleyici hikayeyi olamak isterseniz ya da öneri vermek isterseniz bizlere şaka .yapıyorsun .podcast .lcmail .com'dan ulaşabilirsiniz. Her zaman gibi bu bölüme hazırlarken sizler için biz inanılmaz eğlendik. Umarım siz de dinlerken keyif alırsınız. İyi dinlemeler deliriyoruz sizlere. Tamam mı Sileceğim? Buraya mı kıyım almayacak insanlar?

>> Tolga:

Biri almayı bile unuttum kranç hepsi.

>> Sedef:

Eko 'cum şu an sevgi ve aşkı zamanı değil. Lütfen. Başladık aslında.

>> Tolga:

Hayır.

>> Sedef:

Evet. Herkese şaka öpüyorsun yeni bölümünle hoşgeldiniz. Gülme

>> Tolga:

Çok enerjik girdin benimle.

>> Sedef:

Ben Sedef, yanımda da...

>> Tolga:

Ben unutmuşsun.

>> Sedef:

Hayır bu sefer de o kötü. Sen ben turan diyeceğim.

>> Tolga:

Ne diyeceksin?

>> Sedef:

Ben turan diyeceğim.

>> Tolga:

Sen de bir de. Tamam tamam. Tamam bunu bilgileri önceden verelim. Tamam doğaçlama olabilirim. Bunları tanısın.

>> Sedef:

Yanımda da... Tolga. Turhan beyler var.

>> Tolga:

Neden böyle yap?

>> Sedef:

Bilmiyor musun? Bu anteni olmak istiyorum bazen. Bir nedeni yok yani.

>> Tolga:

O ipmen mutfağı mı girdi?

>> Sedef:

Hayır. Bu dostluyor hayvan. Evet. 365 milyon gün sonra ilk defa yine bir mola vermek zorunda kaldık. Neden? Son bir ay, bir buçuk ay... Neden o ki ya?

>> Tolga:

Böyle istedik. Bitti gitti devam edelim. Yeter artık açıklama yapmaktan kötü hissediyorum.

>> Sedef:

Hemen bir açıklama yapacağım. Çok şey yaşadık. Her hafta sonu hem güzel hem kötü şeyler yaşandı. O yüzden birazcık mola vermek zorunda kaldık. Ama artık düşünüyoruz ki, umut ediyoruz ki. Üzerine gireriz zaten. Bu arada da sen biliyor musun bilmiyorum da. Instagram'da, biyoda eskiden şey yazıyoruz işte. Her salı yeni bölüm. Onu şeye değiştirdim. Müsaade oldukça yeni bölümüne değiştirdim. Çünkü birazcık bokunu çıkarttık ama...

>> Tolga:

Tamam yok, tamam. Çalışıyoruz.

>> Sedef:

Biz hafta içi çekmeye çalışacağız.

>> Tolga:

Bana versinler şundan 4 -5 bin dolar. Ben her gün çekeyim ha. Her gün çekeyim.

>> Sedef:

4 -5 bin dolar herkes çeker diye düşünüyorum. Bu sana özel bir şey değil.

>> Tolga:

Japonya'daki adamın yaptığını gördün mü?

>> Sedef:

Hayır.

>> Tolga:

4 bin tane telefon olmuş kendine. Her gün o 4 bin telefondan kendi yayınını izleyerek. 4 milyon dolar falan kazanmış ayda.

>> Sedef:

Ben sana bir şey söyleyeyim mi? Hayatını duydum. En mantıklı şey. En güzel yatırım.

>> Tolga:

Ucuz da Japonya'da telefon.

>> Sedef:

Çok mantıklı abi. Bunu neden daha önce kimse düşünmedi diye sorguluyormuş.

>> Tolga:

Vallahi bilmiyorum.

>> Sedef:

İnanılmaz mantıklı.

>> Tolga:

Bu işin şey yok mu ya? Aynı VPN, aynı IP, aynı adres.

>> Sedef:

İnan, onun düşünden onları da düşünmüştür. Yani çok mantıklı geldi bence.

>> Tolga:

Bunu ona koyayım ya.

>> Sedef:

Herhalde diyorum be. Başka bir şey demiyorum.

>> Tolga:

Evet.

>> Sedef:

Bunun dışında çok heyecanlı bir anonsu var.

>> Tolga:

Ben bilmiyorum.

>> Sedef:

Sen biliyorsun.

>> Tolga:

Nedir?

>> Sedef:

Ama neye anons edeceğimi bilmiyorsun. Geçen haftaydı galiba. Geçen, yani geçen hafta. 14 dünde işte. Çok özel, özel, özel.

>> Tolga:

Bilmiyor musunuz benden çıkmadı ses.

>> Sedef:

Çok güzel ve özel bir bilgi aldık. Power App dünyası. Power FM yani. Siz çoğu insanla biliyordur. Üçüncü yıllarının podcast ödü törenini yapıyorlar. Ve, ve, ve, ve. Bizi birisi onların jürisinden bilmiyorum. Eğer dinliyorsanız çok teşekkür ederiz bu arada. Jüri'den birisi bizi de gerçek suç kategorisine aday olarak göstermiş. Çok teşekkür ederiz. Çok onöre olduk gerçekten. Bunun mutluluğu herhalde o günden beri. Zaten benim enerjimi yüksek fark etmişsinleride. O yüzden çok teşekkür ediyoruz. Bunun için çok da güzel podcastler var gerçekten. Bizi desteklemek isterseniz ve diğer sevdiğiniz podcastleri de desteklemek isterseniz. Webselerinde zaten Instagram'danla bunun linkine ulaşabilirsiniz. Instagram'da bio'daki linki tıklayınca zaten direk sizi oraya götürüyor olacaktır. Linki veririm ama çok uzun olduğu için şu an onu vermem mantıksız. Direktshaka .yapıyorsun .podcastten girin. Bio'daki linki tıklayın. Zaten karşınıza çıkacaktır oy vermek için. Oradan sizi yönlendirecektir. Bizi ve sevdiğiniz podcastleri desteklemek isterseniz oylarınızı bekliyoruz. Şimdiden de çok, çok, çok, çok, çok, çok teşekkür ediyoruz. Burada bizim için önemli olan kazanmak veya da kaybetmek değil. Kategoriye bile aday gösterip bizim resimimizi o podcastleri içerisinde görmek bile benim için, özellikle kendim için. Konuşma Tolga'nın düşündüğümü gibi ama çok inanılmaz bir hissiyat. Tabii ki de bunlar siz olmasaydınız hiçbiri olmayacaktı. O yüzden herkesten önce dinleyicilerimize teşekkür etmek istedik. Her ne kadar çekme zekli bizi desteklemeye devam ettiğiniz için de. Hayır teşekkür ederiz. Sen ne hissediyorsun Tolga? Niye bakıyorsun?

>> Tolga:

Ne bileyim görüp hissediyorum. Yani şöyle, şimdi bir şey için birine teşekkür ettiğin zaman bir şeyler başardığını hissediyorsun.

>> Sedef:

Güzel bir bakış açıyor. Helal olsun sana.

>> Tolga:

Olur mu? Benim düşüneceğim şu şekilde bizi desteklemeye, dinlemeye devam etsinler ama biz bir yere çekmeyelim. Yani ne bileyim.

>> Sedef:

Ya geçen gün onu Tolga 'yla konuşacağız.

>> Tolga:

Bana Tolga 'yla gitmeyelim anladın mı?

>> Sedef:

Tolga dedim. Arkadaşlarına falan söyledim. Hani oy versinler dedim. Yok dedi. Kimseyi söylemedim. Nasıl yani dedi. Ben dedi kazanmak istemiyorum ki dedim. Nasıl yani dedim. Böyle saçma şey o. Ya da şimdi dedi kazanıp dedi sahneye, mahneye falan. Çıkaramamadım. Ya da senin Oscar'da mı olacağını düşünüyorsun dedim. Ne sahnesine, konuşması salak mısın dedim. Kendini nerelerde hayal ettin bilmiyorum.

>> Tolga:

Olsun yani.

>> Sedef:

O değil aşkım.

>> Tolga:

Tamam. Abi çıkıp bir şey anlayacak. Mesela kazandık. Atıyorum kazandık. İşte şaka yapıyorsun. İşte isimimizi bile bilmiyorum.

>> Sedef:

Gerçek suç.

>> Tolga:

Tamam işte. Kazandık. Buyurun diyip, ödül verip yollamayacaklar mı? Bir yere çıkmayacak mıyız yani?

>> Sedef:

Şöyle aşkım. Benim 10. defa kazandığım için hemen açıklıyorum sana. Nereden bileyim? Ben de bilmiyorum ki.

>> Tolga:

Tamam işte. Ben öyle bir olasılık düşündüm kendi kafam. Ben bir yere çıkmak istemiyorum. O yüzden kazanmasak da olur. Koymuşlar işte oraya. Tamam mı abi?

>> Sedef:

Sen ne böylesin?

>> Tolga:

Nerek yok. Bak burada muhabbet ediyorsun, sohbet ediyorsun.

>> Sedef:

Birkaç hafta önce biz podcast 'ı bundan sonra videoyu çekelim diyen sen mi?

>> Tolga:

Ama videoyu çekelim.

>> Sedef:

Ne farkı var?

>> Tolga:

Hani bir şey demiyorum onu.

>> Sedef:

Neyse Allah büyük.

>> Tolga:

Kuyusu değil gibi.

>> Sedef:

Kim kazanırsa kazansın hiç. Yani çok güzel şovlar da var. Tüm kategorilerde şovlar var.

>> Tolga:

Ben onları da bilmiyor. Ben podcast 'a dinlemiyorum.

>> Sedef:

Sen dinlemiyorsun. Deniyen dinliyordur. Onlarla konuşurum. Sen de konuşmuyorsun zaten. O yüzden dediğim gibi. Bizi değil yani. Bu sizin dinlediğiniz herhangi bir programı lütfen destek verin. Podcast yapmak gerçekten çünkü çok büyük bir emektir. Zordur ama güzel bir zorluğu vardır. O yüzden emeği hak eden herkese. Bu arada podcast başkası da çeken podcast konuşamıyorum.

>> Tolga:

Bu kadar mütevaz olmana gerek yok. Siktirelim.

>> Sedef:

Sen öylesin. Ben böyleyim. Desteklemek yani.

>> Tolga:

Ya boş ver sen onu.

>> Sedef:

Allah Allah.

>> Tolga:

Boş ver ya. Kazan en kazanır.

>> Sedef:

Velasi Kerem.

>> Tolga:

Bunların reklamını yapıyorsun şu anda. Para falan mı aldın sen benim haberimi? Yani birazdan şey diyecek misiniz? Eko podcastine kesinlikle o yatın. İşte bir ben örnek değilim.

>> Sedef:

Hayır reklam ya da şey değil. Ben hiçbir zaman hayatımda şey olmadım. Kazanma hırsım yoktur benim yani. O da benim küçük küçüklük bir şey. Trenmem küçük beden eğitimler gibi.

>> Tolga:

Kastıma bu koyar o zaman ya. Bir şey konuşamadım. Bir de bir şey söyleyeceğim. Biz gideceğiz mi oraya?

>> Sedef:

Evet.

>> Tolga:

Boş ver ya.

>> Sedef:

Gideceğiz. Sen gelme. Ben Rana ile gideceğim. Rana demişken başka bir anonsun daha var. Bir dakika. Bilmiyorsunuzdur ama çok çok sevdiğim çok çok yakın bir arkadaşım. Rana ile birlikte yeni bir podcast projesine başladık. Ne zaman yayınları adını biliyoruz. Bir dakika adını koyduk. İlk bölümünü de çektik. Sadece onları toparlayacağız. Adın kadın aklı diye bir podcast kadın aklı.

>> Tolga:

Ben burada şeyleri savunan biriyimdir ha. Bilim adamı değil. Bilim insanı olsun.

>> Sedef:

Evet. İşte ilk bölümümüz zaten bu konuydu bu arada.

>> Tolga:

Konuştuk mu bunları?

>> Sedef:

Hayır sen ne değil. Rana ile bizim ilk bölümümüzün konu.

>> Tolga:

Tamam. İşte ne bileyim.

>> Sedef:

İşte adamsın. Kral gibi ya da karı gibi kıvırtma. Karı gibi ağlama. Hani hep onu konuşuyorduk tartışıyorduk zaten.

>> Tolga:

Allah ne alakası var ola ilgili.

>> Sedef:

Kral dersi mesela niye kral diyoruz da kral.

>> Tolga:

Eski zamandan gelen bir şey. Eski zamanda onlar değerli.

>> Sedef:

Hayır şunu söylüyorduk. Yani bir adamı yüceltmek için erkeklere karşı bir kelime vardır. Ama ne zaman birisini düşürmek için hep kadınlara...

>> Tolga:

Tamam canım. Ben de senin gibi düşünüyorum zaten. Şimdi şakasındayım diyorum da o zaman.

>> Sedef:

Evet.

>> Tolga:

Şaka yaptım yani. Tamam. Şaka yaptım arkadaşlar.

>> Sedef:

Konceptimizde tamami ile normal gündemimizde olan konuları bir kadının bakış açısından. Konuşuyoruz. Siz tabii ki de Rana 'yı tanımıyorsunuz ama Rana benim bugüne kadar tanıdığım en komik insanlardan bir tanesi değil hatta en komik insan olabilir. Özellikle bizim dinleyicilerimizi tarzını az bir çok çözdüğümü düşünerek yola çıkıyorum ve bence siz de çok beğeneceksiniz. Orada tabii birazcık daha güncel çünkü ama hiçbir alakası yok uzaktan yakına. Şu an dediğim gibi bir yeni ilk bölümünü çektik. Onu editleme işte, yayınlama vesaire. Bu bir süreç olacak. Bu süreç işte de size haber veririm. Dinlemek isterseniz dinlersiniz. O şekilde devam ediyor. Olacağız. Çok heyecanlıyım bu proje içinde. Tabii ki de bu demek değilir ki şaka yapıyorsun. Umursamayacağım. Şaka yapıyorsun benim için. Benim bebeğimdir. Ve her zaman öncelik şaka yapıyorsun olacak. O yüzden şaka yapıyorsun da inşallah Tolga kendini toparlarsa devam edeceğiz.

>> Tolga:

Sorun bende.

>> Sedef:

Sende tabii ki de.

>> Tolga:

Hiç alakası yok.

>> Sedef:

Evet.

>> Tolga:

Hiç alakası yok.

>> Sedef:

Sen hiç çekmek istedin. Tamam mı? En son birazcık sana trip attım. Sinir et ama yine senin suçun beni sinirlendirme çekiyor.

>> Tolga:

Aynen bu. Hepsi benim suçun.

>> Sedef:

Sinirlendirme sevdin.

>> Tolga:

Evet doğru söylüyorsun.

>> Sedef:

Doğru söylüyorum tabii.

>> Tolga:

Tamam. Evet. Bu arada bir şey söylüyorum. Sesim yok.

>> Sedef:

Nasıl yok?

>> Tolga:

Düzelmiyor.

>> Sedef:

Ha evet biz bu arada çok has yani. Üç haftadır felan hastaydı.

>> Tolga:

Şey değil hastalığım geçti ama sesim düzenmiyor.

>> Sedef:

Bir şey diyeyim. Böyle daha seksiği sesi.

>> Tolga:

Ya bir şey. Sakat.

>> Sedef:

Vallahi daha güzel sesim.

>> Tolga:

Akıl ayı sakat.

>> Sedef:

Yazık çünkü. Eskisi kadar çıkmıyor.

>> Tolga:

Sana bir sürprizim var. Daha bir sürprizim var. Tamam bir sürprizim var.

>> Sedef:

Ne?

>> Tolga:

Haftasonu odaya hallediyorum.

>> Sedef:

Hangi odaya?

>> Tolga:

Salonu.

>> Sedef:

Ha?

>> Tolga:

Salonu.

>> Sedef:

Salonu mu?

>> Tolga:

İstediğin gibi yapacağım.

>> Sedef:

Neden peki? Bu haftasonu çok randon bir.

>> Tolga:

Boşum.

>> Sedef:

Boş değil aşkım. Mevlüt var.

>> Tolga:

Mevlüt 'e gideceğiz. Cuma başlayacağım.

>> Sedef:

Cuma başlayacağım.

>> Tolga:

Cuma başlayacağım. Cuma başlayacağım. Cuma başlayacağım. Tamam. Yemin ederim.

>> Sedef:

Şöyle yapalım seninle. Şunu demeye çalışın. Bir yapalım. Bakalım nasıl olacak?

>> Tolga:

Nasıl ya?

>> Sedef:

İşte televizyonu falan sökmeden önce eşyaları koyalım.

>> Tolga:

Yok öyle bir şey değil.

>> Sedef:

Ayşem kötü olursa ne olacak?

>> Tolga:

Bakarız. Devam edin.

>> Sedef:

Devam ediyorum zaten. Okey. Galiba konuşacak. Çok önemli bir son anansum var. Ondan sonra başlayacağız. Bir tane takipçimiz ile konuşurken. Bu takipçimizin ismini vermek istemiyorum. Ama bu takipçimiz yurt dışında. Doktorasını yapıyor. Ve bu süreçin birazcık kendine ait işte. Zorlukları, güzel kısımları, iyilikleri, kötülükleri vesaire olduğunu konuşuyorduk. Ve şöyle bir fikirde bulunmuş. Hem kendisi için hem bu tarzda yaşayan insanlar için. Bir destek grubu açmak istemiş. Benden de rica etti bundan bahsedebilir miyiz diye. Ayrıyetten. Aa kapatmış. Yok kapatmış. Tamam açık herhalde. Bir an bir şok oldum. Aynı onun gibi. Yani yurt dışında doktora yapan herhangi bir dinleyicimiz varsa birkaç tane sorusu varmış. Hani biz acaba connect yapabilir misin diye rica etti. O yüzden dinleyicilerimizin arasında herhangi bir yurt dışında ya da Türkiye içerisinde de olabilir. Doktora yaparlarsa bana yazsınlar. Güzel bir kominta olacağınızı düşünüyorum. Onun açtığı sayfa da PhD with of doubting diye bir sayfa. Bu tarz yaşayan, bu tarz olaylarının içinde işte kendine göre zorlukları, iyilikleri, tipsleri, paylaşmak istiyorsunuz vesaire vesaire. Bu sayfa 'yı da takip edebilirsiniz diyorum. Ve öyle devam ediyorum.

>> Tolga:

Hiçbir şey anlamadım dedin. Okey tamam. Evet.

>> Sedef:

Şimdi bugün çok heyecanlı bir bölüm. Hem çok heyecanlı hem çok sinir bozucu neden? Birincisi çok heyecanlı çünkü ilk Türk serikatilimizi yapıyoruz.

>> Tolga:

Abi de canım. Evet.

>> Sedef:

Sen bilmiyorsun tabi bunu oynamaya koydum.

>> Tolga:

Baki kurancamızın çok şaşırdım şu an. Yemin ederim ürf çok dikkatli olman lazım. Çok fazla sinirim bozulursa neredeyse oraya falan gidebilirim çünkü bu sefer.

>> Sedef:

Sinir bozucu, neden sinir bozucu? Şimdi benim burada kaçırdığım bir şey var ve bunu burayı senin doldurmanı istiyorum.

>> Tolga:

Çok heyecanlı olunma çocuğum.

>> Sedef:

Şimdi sanırsam bu tarz olaylarda işte cinayettir, serikatirdir vesaire. Bu tarz olaylar galiba anladığım kadarıyla Türkiye'de çok fazla yayın ya da haber yapılamıyor bu tarz konular üzerinden.

>> Tolga:

Özel röportaj yapman gerekir. Gideriz o yüzden.

>> Sedef:

Tamam ama mesela Amerika'daki ya da X1 ülkede çok detaylı anlatırım yanına.

>> Tolga:

Açık yayın yani şimdi şöyle tırnak içinde neydi? Bak olur haber değil. Bısın özgürlüğü, tırnak içinde. Basın özgürlüğü var Türkiye'de, tırnak içinde. Ama aslında yok. Basını yöneten bir kesim var. İşte AK Partili olur, CHP 'li olur, MHP 'li olur. Ben bunu şey vurmuyorum. Aynen öyle vurmuyorum. Ama bir kişi var onun istediği şekilde yönetiliyor. Yani AK Parti olduğu önemli değil. Her haber kanalı. Ve toplu bir şeyleri var. O istemiyorsa veya işte kötü bir şeyse bu yayınlanmıyor. Diğer ülkelerde böyle değil. Basın özgürlüğü gerçekten var o ülkelerde. Ve isteyen herkes istediği her şeyi konuşabiliyor. Mesela ben burada konuşsam gerçekten içimden geçenleri korkuyorum yarın içeri girmekten. O yüzden böyle. Mesela sen şimdi serikatili anlatacaksın. Ben sinirleneceğim, belki bir şeyler yaşayacağım diyeceğim ki gidelim. Bak kesin gidebiliriz. Konya'da mı? Gidelim, amona koyayım. Gidelim, konuşalım diyeceğim. Öyle şeyler anlatacak ki sana gelip diyeceğim ki bunu yayınlayamayız. Yani sıkıntı çıkartırlar bize diyeceğim. O yüzden.

>> Sedef:

O yüzden. Çünkü ben bunu araştırıyorum. Şimdi biliyorsun beni. Ben bir şey araştırırken en ince detayına kadar sıkabildiğim kadar suyunu sıkmayı severim. Bu dosyayı araştırırken çok sinirlendim. Çünkü benim normalde alıştığım kaynaklara ulaşamadım. Yani çok sinirli kaynaklar buldum.

>> Tolga:

Peki bir şey söyleyeceğim. Ya biliyorsan. Ne? Anlatacağı şey.

>> Sedef:

O zaman tepki vermezsin. Tamam. Bildiğin düşünmüyorum.

>> Tolga:

Ben düşünmüyorum çünkü.

>> Sedef:

Buldum kaynaklarda da hep aynı şey yazıyordu. Şimdi nasıl aynı şey yazıyor? Şimdi tamam. Başka x1 dosya yapınca da 3 aşağı 5 yukarı aynı şeyler yazıyor. Çünkü doğru birdir. Yani bir doğru vardır o konuyla alakalı. Ama bundan kastım. Kelimesine kelimesine kadar aynı ilerledi. Şöyle bir tane yani videonun eskiliğine bakmadım ama kalitesine bakacak olursak böyle 2005-2006 yıllarında çekilmiş böyle belgesel tarzı televizyonda yayınlanmış bir program. Programın da adını unuttum da notlara ekleyeceğim. O program bu konuyu işliyor. Artık o programda konuşulan her satır cümlesine kadar bunu işte daha önce anlatan insanlar ya da bunun hakkında yazılan haberler o programın aynısını kopya yapıştırmışlar. O yüzden bu konuyu daha önce duyduysanız muhtemelen benim söyleyeceğimle onların duyduklarınız çok benziyor. Çünkü gerçekten bu konu dışında farklı bir şey yok. Yani ne varsa o ben ben hani elimden geldiği kadar sedefleştirdim. Hani elimden geldiği kadar ama gerçekten çok ve çok ve çok sınırlı bilgilere ulaşabildim. O yüzden bunu dinlerken normalde alıştığınız gibi çok detaylı olmayabilir. Bunun için de özür diliyorum ama elimden bu kadar geldi yani.

>> Tolga:

Şimdi ben de şunu söylemek istiyorum. Türkiye'de yaşanan bir seri katilden bahsedeceksin. Şimdi çok ciddi anlamda söylüyorum. Kesinlikle bilmiyorumdur kim olduğunu. Bana şöyle kimse gelmesin. Aa bunu nasıl bilmez? Bundan nasıl haberin yok? Senin sen Türkiye'de yaşamıyor musun? Gibi şeyler gelecek ya. Bak ben söylüyorum. Ben sinir hastasıyım. Tamam mı? Ben haber izlemiyorum. Seri katil cinayet bilmem ne? Yani bunu söylemek istemiyorum. Surlarda olan olayı bile ben izlemedim. Bak biliyorsun o gün nasıl... Evet yani sevmiyorum ben böyle şeydir. Çünkü yerimde duramıyor. Çok aşırı derecede sinirleniyorum. Yani kan beynime saçılıyor. O yüzden bana kimse denezsin. Aa bunu nasıl bilmezsin ama böyle koyayım. İşte sen Türkiye'de mi yaşıyorsun? Sen nerede yaşıyorsun? Bana bunlarla gelmeyin size de sinirlenir.

>> Sedef:

Evet bu arada zaten bizim gündem olayları konuşmamamızın nedenlerden bir tanesi de bu. Şakasız tok kaldıramıyor. O yüzden biz bu arada... Kaldığım o değil.

>> Tolga:

Giderim.

>> Sedef:

İşte o anlamda kaldıramıyor.

>> Tolga:

Yani ne bileyim ailesi yani... Gel biz.

>> Sedef:

Bunu hani sadece podcaste değil. Biz kendi normal ikimizin arasındaki hayatta da konuşmuyoruz.

>> Tolga:

Konuşmuyor mu?

>> Sedef:

Bunu zaten dediğin gibi yakın tarihteki olan olaylardan çok net bir şekilde anladım. Ben de sustum zaten çünkü... Evet herkese göre olmayabilir. Mesela ben bunları kaldırabilirim. Hani bilgi amaçlı öğrenmek amaçlı. Evet sinirleniyorum ama senin dediğin tarzda sinirlenmiyorum. Kimisi farklı tepki veriyor. Herkese saygı duymak olurumuz.

>> Tolga:

Evet.

>> Sedef:

Tamam mı?

>> Tolga:

Başlayalım bakalım. Çok merak ettim. İsimleri aklına tutmaya kendimi beynimi zorlamayacağım. Çünkü Türkler... Evet. Harika.

>> Sedef:

Evet bugün size baltacı katili yani Adnan Çolak 'ın hikayesini anlatıyorum.

>> Tolga:

Çok acayip olmuş. Çok garip. Evet.

>> Sedef:

Türkçe olduğu için mi? Tamam. Şimdi sizi 1992 yılına geri götürüyoruz.

>> Tolga:

Haz bakalım.

>> Sedef:

Evet hikayemiz. 1992 ve 1995 yılında artivinde belli köylerde yer alıyor. Artivindeki halk genellikle şu şekilde anlatılmış köylerini. Aslında bütün köylerin olduğu gibisi. Siz sakin herkesin birbirini tanıyor. Güvenlidir. Belki kimisi kapısını kilitlemiyordur. Ki şu an bile öyle. Ki 92 ile 95 yıllar arasında bu daha da çok yüksekti. O zamanlar belki büyük şehirlerde bile bunu yapmıyorken köyde haydaida yapmazlar. Maalesef ama bu tarihlerde halkın aklına gelmeyecek kadar iğrenç ve kötü dolu olaylar yaşıyorlar. Ve yaklaşık 3 yıl içerisinde totalde 11 tane kurbanımız oluyor. Altı tanesi 68 ile 95 yaş arasında kadın. Altı tanesi de... Çocuklar mı? Hepsi kadın ve hepsi yaşlı hemen hemen. Tamam. Altı tanesi de öldürmeden önce maalesef ki tecavüzü uğramış.

>> Tolga:

Ne gibi etalı olamaz mı?

>> Sedef:

Neden?

>> Tolga:

Çok şımka.

>> Sedef:

Bence orası bu çocuğun teki. Ve sonunda bir şey söyleyeceğim. Şok olacak. Başlamadan önce Tolga söyle vereyim sana. Sen kurbanlarımızın ismini bir oku. Çünkü kurbanların... Ya Rai.

>> Tolga:

Ben söylüyorum. Bunu ne demek biliyorsun ya? Bunu uzatsana. Nerede ya bunu? Her şey İngilizce yazıyor burada. Tamam gördüm tamam. Okuyayım mı?

>> Sedef:

Oku.

>> Tolga:

Hacer Kars. Ziver Bildirci. Bu iyi senin İngilizce klabiyende alakalı olabilir mi?

>> Sedef:

Olabilir.

>> Tolga:

Yani bildirici ya da bildirici bilmiyorum. Hayriye bildirici. Kavunlar kardeşim ben kolaylar şimdi merak ettim. Kevser Aksoy. Osman Aksoy. Hüseyin Korkmaz. Asiye Korkmaz. Ayşe Bayram. Ahmet Bayram. Ayşe Gümüş. Ahmet Gümüş. Ve Abu Hayat Gümüş. Bundan hepsi çift değil mi? Hepsini soy ismi aynı.

>> Sedef:

Evet yani bir nevi.

>> Tolga:

Değil mi?

>> Sedef:

Evet. Kurbanlarımıza burada Allah rahmet eylesin diyoruz.

>> Tolga:

Hacer Kars 'ın aynı değil.

>> Sedef:

Sevdikleri dinliyorsa eğer Allah'ta sabır versin demek istedim bir an.

>> Tolga:

Çok sinirleneceğim yani karılı kocalı bir şey yapıyorsun.

>> Sedef:

Ben sinirlendim.

>> Tolga:

Düşün. Allah Allah.

>> Sedef:

Ben sinirlendim.

>> Tolga:

Hadi anlat artık.

>> Sedef:

Ben sinirlendim.

>> Tolga:

Şimdi o şey kesimemi alıyorum. Konuya girin çok boş yapıyorsunuz diyen bir kesim var ya bizde.

>> Sedef:

Yok öyle bir kesim. Boş yapıyorsunuz diyen bir kesim var ya.

>> Tolga:

Çık desin, gitsin onlara. Onu çıkayım, onlara mı lazım? Sesim kısık mı? Sıkıntı çıkartırım.

>> Sedef:

Evet. Baltacı Katil. Aynı zamanda da şu isimlerle de biliniyor. Baltalı Katil Artvin Canavarı diye de Nickname 'ler.

>> Tolga:

Artvin Canavarı ne? Abone olmayı, koymayı.

>> Sedef:

Olarak biliniyorum.

>> Tolga:

Ben göreceğim.

>> Sedef:

Bu arada uzun zaman sonra ilk bölümümüz olduğu için birazcık saçma konuşabiliriz. Kusurumuza bakmayın.

>> Tolga:

Ağaca aynı her zamanki.

>> Sedef:

Baltacı Katil olarak itap etmeye devam ediyor. Olacağım ben şahsen. Eylül 'ün 5 'ine 1952 yılında doğuyor ve söylentilere göre ne kadar doğru ne kadar yalan bilmiyorum. Ama çocukluğu bir tık sıkıntılı geçmiş. Baltacı Katil 'e göre 7 -8 yaşlarında annesinin ve babasının ilişkiye girerken görmüş. Ve bu onu çok büyük etkilemiş ki ben de buna şeyden yani eminim bir çoğumuz annemiz babamız ilişkiye girerken görmüştür diye düşünüyorum. Şöyle hayır.

>> Tolga:

Hayır.

>> Sedef:

Öyle değil. Hani bu olabilecek bir şeyler. Yani bunu her gören insan kalkıp da serik katil olmuyor. Onu demeye çalışıyorum. Yani onu demeye çalışıyorum.

>> Tolga:

Esrairol. Esrairol. Esrairol aklıma geldi. Niye? Dönizlediğimiz bölüm. Bu arada.

>> Sedef:

Hayırdır inşallah. Aç aç.

>> Tolga:

Dur Esrairol 'a anlatayım önce. Dönizlediğimiz bölümde şey oluyor değil mi? Kadın dayısının çocuğuyla evlenmiş. Yani kuzeniyle şey diyor. Odada diyor cinsel ilişkiye giriyoruz diyor. Kayınvalidem kapıyı aç diyor. Kayınvalidesi halası.

>> Sedef:

Evet.

>> Tolga:

Teyzesi mi?

>> Sedef:

Teyze biriyim.

>> Tolga:

Yani neyse işte. Açtı diyor. Geldi diyor. Bizi izledi diyor. Böyle diyor. Dondum kaldım diyor.

>> Sedef:

Ona şok geçiyor.

>> Tolga:

Ben de şok geçirdim.

>> Sedef:

İnsanlar var.

>> Tolga:

Evet.

>> Sedef:

Şimdi annesinin babasının ilişkiyi de gördüğü için psikolojisi bozulmuştu. Arta olarak da şöyle bir şey söylüyor. 11 yaşıma kadar annemle babamla uyuyorum. O yüzden serik katil oldu. Bu arada ben 14 yaşına kadar annemle babamla uyuyordum yani. Ama serik katil değilim. Korkuyordum. Beni rastediyorlardı geceleri. Bunu başa bir podcast ile konuştum. Aynı zamanda da dayısı veya amcısı bilmiyorum. Hatırlamıyorum. Galiba amcasının oğluydu. Amcasının oğlu tarafından da taciz oğradığını söylüyor. Bunun dışında da menengit diye bir hastalık varmış. Menengires. Menengit ya da menengires ne oluyor? Dokularının şişip özellikle beyin ve omurgalığın etkilenmesine neden oluyor. Yani büyük bir hastalık aslında. Aynı zamanda da bunu yaşadığını söylüyor. Bu nedenle dolayı serik katil olduğunu söylüyor. Ve de alkolikmiş, alkol içince de kendini asla kontrol edemediğini fahde etmiş. Yani hani bu nedenlerden dolayı serik katil olduğunu diyor. Ki bu sayede birçok şey birçok insan yaşamıştır. Büyük ihtimalle hiç biri, demeyeyim de çoğu serik katil olmamıştır diye düşünüyorum. Bu konuları hiç bilmiyorum, çok sinirliyim. Bak yemin ediyorum bak anlayacaksın nedenle. Ve genel olarak yani köylerde binilen sıfatı aynı zamanda da çobanmış. Yani çobanlık da hayatını sürdürüyormuş. Çoban ve gayet dışarıdan baktığında normal, standart bir insanmış. Şimdi cinayetleri anlatacağım. İlki 1992 yılında ekimin 16'sında yaralıyor. Bir gün gece bir aile salonda otururken televizyon izliyorlar. Ve bu olay artmında seyitler, Hüseyin ve Asiye korkmaz. Şöyle bir şey de hemen dip not geçmek istiyorum. Dedim ya bir tane program vardı. Onlar yanılamıştı TRT'de olan bir program. Buradaki bilgilerle benim haber kaynaklardaki bulduğum bilgiler çok farklıydı. Ben çoğunluk ne diyorsa onu söyleyeceğim. Ama mesela burada Hüseyin ve Asiye korkmaz diyorlar. TRT'de sönmez diyorlar soyadını. Soyadını değiştirmiş olabilirler ama bunu belirtmek istedim. Detay seven insanlar için. Salonda otururken 15 yaşındaki kızıyla birlikte normal ses sakin bir gece giriyorlar. Gece saat 11 civarlarında Hüseyin kızına diyor ki ben yatıyorum. Kalkıp yavaş yavaş odasına gitmeye başlarken bir anda karısının çığlıklarını duyuyor. Hemen geri salona koşuyor. Ne oluyor bir şey mi oldu diye panik bir şekilde koşuyor. Ve bir bakıyorlar çatı katı alev almış. Hemen dışarıya koşuyor üçü ve yangını söndürüyorlar. Söndürdükten sonra kızıyla Hüseyin geri içeriye giriyor. Asiye dışarıda kalıyor ve külleri bir tık daha serpiştirip söndürmeye çalışıyor. Hani bir daha alev almasınlar diye. Onları söndürmeye başlarken arkasından bir anda bir ses duyuyor. Yakın bir mesafede bir adam durduğunu görüyor. Elinde de bir tane balta varmış. Hemen ne olduğunu anlamadan adam kadına saldırıyor. Öldürüyor o an. Ondan sonra eve giriyor. Hüseyin de öldürüyor balta ile birlikte. Ondan sonra kızlarını buluyor. 15 yaşındaki kızını buluyor. Kızlarına evin bir tane ahırı varmış. Ahırı götürüyor. Kızlarına tecavüz ediyor. Tecavüz ettikten sonra başka bir tane onların bulunduğu bölgeden birkaç kilometre uzaklıkta bir tane mağaraya götürüyor. Mağaranın içinde de defalarca kere tecavüz ediyor. Ondan sonra gidiyor. Kız ölmüyor, öldürmüyor diyorlar. Bulduğum kaynaklarda öldüğünü söylemiyor. Ama olaylardan çok korktuğu için kız kimseyi söylemiyor. Ne yaşadığını. Zaman geçtikten sonra polislere bildiriyor. Hani böyle böyle olduğu için tecavüz etti bana vesaire gibisinden anlatıyor. Polislerde şunu düşünüyor. Bu kesinlikle tek bir kişi tarafından yapılamaz diye bir kanıta varıyorlar. Olaydan yaklaşık bir ay sonra polise bir ihbar geliyor. Barda şöyle bir şey söylüyor. Diyor ki aradığınız katil aslında bir seyir satıcı adı da Kazim. Ve bu cinayetleri yere getireken iki kişi daha vardı yanında diyorlar. O iki kişinin adı da Erdal 'la Engin diye bir ihbar alıyorlar. Bu üç kişi Kazim, Engin ve Erdal 'ı hemen tutukluyorlar. Ondan sonra evlerine bakıyorlar. Evlerini kontrol ediyorlar arıyorlar. Ama bu olaya yerine onlara bağlayacak hiçbir delil bulamıyorlar. Sadece ellerinde tek yapabilecek bir şey. 15 yaşındaki kızı tekrar onların yüzünü gösterip. Tanıyor musun? Tanımıyorum. Bu muydu sana saldıran? Bu muydu diye sorabilmek. 15 yaşında bir kız için bu bence çok zor bir şeydir. Çünkü zaten çok traumatik bir şey yaşıyorsun. Ve sana bunu yaşatan birisiyle yüzleşmek çok zordur bence. Ama kız bunu kabul ediyor ki helal olsun diyorum. Karakolda kız adamlarla yüzleşiyor ve hiçbiri olmadığını söylüyor polislere. Ama kız bunu söylemesine rağmen yine de adamları tutukluyorlar ve hapise koyuyorlar. Sonra mahkemeye çıkıyorlar. Mahkemede kız tekrar bunları tanımaya çalışıyor. Yine tanımıyor. Hani ben bunları tanımıyorum. Bana saldıran, ailemizi saldıran bunlar değil diyor. Ondan sonra tabii ki de hem delir olmayayınca da hem de tanıklaya olmadığı için serbest bırakılıyorlar. Aynen. Bu olaylardan sonra kısa bir dönem hiçbir şey yaşanmıyor. Her şey sakinleşiyor. Ondan sonra tam tamına yaklaşık bir sene sonra ziver bildirici ve gelini hayriye bildirici soğanlı köyünde yaşayan bir aileden bahsediyoruz şimdi. Yine ekim ayında 1993 yılında iş şimdi. Bir sabah ikisi de evlerin içerisinde ölü bir şekilde bulunuyor. Araştırmalardan sonra kurbanlarımız ikisi de kafalarına bir baltayla darbe yedildiği için öldürüdüğünü ortaya çıkartıyorlar. Kadın da tecerze uğradığını ortaya çıkartıyorlar. Ve yine bu aile de hani kendi halinde bir aileymiş. Hiç kimseyle böyle çok muhatap olmayan sadece aile içerisinde yaşayan normal bir aile olduğu için köylü daha da çok panik oluyor. Çünkü şimdi şu an şunu fark ediyorlar. Yani kendi halinde insanlara saldırılıyor. Hani ilk olduğunda belki bir şey vardır, bir alıp veremediği birisi vardır. Bir problem olur diye ihtimal veriyorlar. Ama şu an bir tık daha bir panik yaşanmaya başlıyor. Ve de dediğim gibi bunların hepsi çok sakin sessiz köylerde olduğu için bu paniğe de arttırıyor çünkü herkes herkesi tanıyor. Güvende oluyorsun. Belki kapını kilitlemiyorsundur gibi gibi gibi. Bu noktada komple artivenin içerisinde herkesi şok ve panik olduğu için korkmaya başlıyorlar. Ve şunu halk bunu fark ediyor bu arada. Bir yıl içerisinde dört kişi öldürülüyor. Ve bu kadar herkesi birbirini tanıyan bir komitenin içinde ve insanların kapısını kilitlemediği bir alanlarda böyle bir şey nasıl olabilir diye sorgulamaya başlıyorlar. Ve halk bunları kendileri birleştirmeye başladıktan sonra halk bu seri katili ismi takan oluyor. Yani baltacı katil ilk halkın ağzından çıkıyor. Ama polis hala bu ki olayın birbirlerine bağlantı olduğunu düşünmüyor. Okey miyiz? İkinci cinayetten üç ay sonra bu sefer yine baltacı katil kurban alıyor. Bu sefer 60 yaşında Ahmet ve Abuhat Gümüş köprükaya köprükaya köyünde hedefini alıyor. Diğer kurbanlarımızla birlikte aynı şekilde öldürülüyor. Ama diğer iki cinayetten tek bir farkı var. Bu sefer evi de soyuyor. Bir detay daha fark ediyorlar. Yani diğer cinayetlerle farklı olan. Bu iki kurbanın da bu sefer genetel organlarını da kesmiş baltayla. Genetel organlarını. Bir kadın bir erkek göğseni kesiyor. Geneteli geneteli geneteli geneteli geneteli. Ya da mesela bıçaklı şey yapıyorlar. Kesiyorlar yani bir şekilde. Buraya kadar okey miyiz? Dört ay sonra salkımlı köyünde 62 yaşında hediye sancaklar oldu. Tek başına yaşarken bir gün bir akşam daha doğrusu. Ahırına gidiyor. Ahırında birazcık işi varmış. Ahırında çalışmaya başlarken bir anda karanlıktan bir adam çıktığını görüyor. Hemen orak diye bir kelimeli. Orak ne biliyor musun? Aynen. Onu bakmak zorunda kalmıyorum. Çünkü oranını kaldırıyor. Çünkü anlıyor saldıracağını anlıyor. Bir de zaten bu olayları biliyor az çok böyle bir saldırıda hemen tetike geçiyor. Hemen oranını kaldırıyor. Ama adam ondan daha genç ve daha hızlı olduğu için oranı elinden çekiyor. Ve orakla birlikte kadına vuruyor, saldırıyor. Ondan sonra kafasına vuruyor, bayıltıyor, tecavüz ediyor. Ondan sonra ölüme terk ediyor bir nevi. Ama gel gör ki aslında ölmedi. Yani hayatta kalmaya başarıyor. Sadece çok ağır yaraları oluyor. Ama belli bir süre sonra kendine gelip iyileşişiyor. Bu noktada haklı olarak artfın halkı inanılmaz derecede sinirleniyor. Özellikle polislere karşı bir tavır alıyorlar. Çünkü diyorlar ki niye yakalamıyorsunuz? Yakalayın artık, çözünün bunu diyorlar. Ve artık mesela ilk cinayette, ikinci cinayetin arasında bir ay vardı. Sonuçta dört ay ve hani böyle gittikçe cinayetlerin arasındaki rek salmaya başlıyor. Bu insanları daha da tetik haline geçiyor. Sancaklar oğlu olayından dört ay sonra bu sefer altmış yaşındaki Osman ve Kevser Aksoy 'u. Gümüşhane köyündeki çifte hedef oluyor. Aynı şekilde öldürüyor maalesef ki. Burada da tek fark. Öldürdükten sonra çiftin evine yakıyor. Oğlu mu yaktı, yakmadı mı? Onu bilmiyoruz ama muhtemelen dediğin gibi o yaktı. Ama öldürdükten sonra evi yakmıyor. Terk ediyordu bu zamana kadar. Cesetler de zaten tanılmayacak aynen, tanılmayacak hale kadar yanıyor. Ve geri gidip delil bulmaya çalışınca hiçbir şekilde bir DNA'dır, parmak izidir şudur, budur hiçbir şey bulamıyorlar. Doksanlar yılında zaten hiçbir yerde çok fazla teknoloji yoktu. Bu olaydan dört ay sonra bu sefer Ahmet ve Asya Bayram 70 yaşında ki çifte artı olarak da 70 yaşındaki Hacer Karısı hedef alıyor. Yine bu olaylarda da hiçbir kanıt, delil, tanık, parmak izi hiçbir şey bulamıyorlar. Ama burada cesetleri bakarken otopsi yapılırken çok önemli bir delil buluyorlar. Bulundan delildi şu, bir tane kurbanın tınnakların altında ve vajinasının içerisinde bir doku bulunuyor, kurbanın ayet olmadığını. Daha sonra adli tıp tarafından, daha doğrusu adli tıp kurumu, biyoloji laboratuvarından DNA testi yapılıyor ve negatif geliyor. Yani kime ayet olduğunu bulamıyorlar. Ama aslında yüzde yüzde min oluyorlar. Bu doku hiçbir şekilde kurbanın ayet değil ve muhtemelen tatile ayet olduğunu buluyorlar. Aynı zamanda da kurbanın üstünde belli bir saç parçaları bulunuyor. Ama nedense o saç parçaları ona ayet olduğunu tanıtıyor. Bilmiyorum yani ilk başta da o saçları toplarken eminler, hani ona ayet değildir mesela. Atıyorum saçı beyazdır ama siyah saç buluyorlar. Ama DNA testi yapınca ona ayet olduğu ortaya çıkıyor. Ve diğer olayla ayetladaki gibi yine maalesef ki tatil hiçbir şekilde arkada delil bırakıyor. Ondan sonra hediye IPEC hedefini yolluyor. Hediye IPEC 58 yaşında Salkımlı köyünde tek başına geçiyormuş. Ve o gün evinde porunun bekliyormuş Mesut 'umuş adı. Mesut 'u beklerken birazcık endişeleniyor. Çünkü geç kalmış yani normal söylediği saatte gelmediği için. Endişeleniyor ama diyor. Yani işi falan çıkmıştır diye tahmin ederek ben diyor. En iyisi uyuyayım. Artık beklemeyim saatte geç oldu diyor. Ondan sonra yatmaya hazırlanırken bir anda çatısından ses gelmeye başlıyor. Bir anda korkuyor ve yaşıyor yaşıyor evet. Bir anda sesleri duyduktan sonra panikleniyor. Hemen yanında bir tane balta varmış. Balta 'ya eline alıyor. Ve benim içerisinde bir tane açık cam varmış. O açık cama doğru ilerliyor. Kadındaki cesarete bak helal olsun diyorum. Başka bir şey demiyorum. Hem ne yazık ki hem ne mutlu ki hediye katilimizin son kurbanı oluyor. O sırada o açık camdan içeriye giriyor. Hediyeyi boğmaya çalışıyor. Kendine aşarpıyla birlikte nefes almaya kesiyor hediye zaten. Bayılıyor. Bayıldıktan sonra tecavüz ediyor. Ondan sonra öbür kurbağına gibi öldüğünü düşünüyor. Bırakıyor onu. Bilmiyordu ki aslında hediye yaşıyor. Katil evini terk ettiğinden emin olduktan sonra hemen kalkıyor. Son gücüyle telefonuna gidip komşusuna arıyor. Yardım istiyor. Ondan sonra tekrar bayılıyor. Artvin hastanesinde kendine geldikten sonra polisler zaten bekliyormuş ifadesine almak. Hemen ifade almaya geliyor. Anlatıyor. İşte boyu böyle saçı böyle bilmem ne. Çok iyi gördüm diyor. Ve çok detay bir şekilde fiziksel şeyini açıklıyor. Esmer yani daha koyu tane birisi bıyığı varmış. Kot pantolon giymiş. Üstüne de bir tane kısa kolu gömlek giymiş. Ve çok güzel bir ayakkabı giydiğini anlatıyor. Böyle bir imaj çiziyor polislere. Ve daha önemlisi şöyle bir detay vereyim size diyor. Ben bunun kim olduğunu tanıyorum. Ve bu adam Artvin'de siz aylardır aradığınız aslında benim kendi öz ve öz komşun Adnan Çolak diye isim koyuyor. Başka komşusunu arıyor. Şimdi birden fazla komşun olabiliyor ya. Şimdi işte şeyini okuyacağım. Okumaya çalışacağım daha doğrusu ifadesini. Beni saçımdan tutup aşağı bastırdı. O anda ışığı kapattı. Baş örtümde boğazıma dolayıp sıkmaya başladı. Yalvardım ama hiç sesini çıkarmadı. Saçını çekmek için başına elime uzattım. Ama saçını tutamadım. Yüzünü tırmalayıp tırmalamadığımı bilmiyordum. O sırada kendimden geçmişim diye ifade vermiş. Adnan Çolak bu sırada 28 yaşındaydı. Zaten hemen diye ifadesini alır almaz. Polis gidiyor ve tutukluyor. Artvin kim olduğunu öğrendikten sonra şoka uğruyor. Çünkü dediğim gibi Adnan Çolak herkesin tanıdığı ve herkesin normal bildiği bir insan. Adam yani imkan ihtimali yok diyorlar. Hatta ve hatta halk arasında işte konuştu ya şu cinayet olmuş, bu cinayet olmuş bilmem ne. Baltacı katile kendisi bile küfür etmişti. Allah belası vermiş geri zekalı diye kötü konuşmuş onun hakkında da. Ve kendi akrabalarına göre bu arada 28 yaşında 3 tane de çocuk sahibi. Akrabaları diyor ki yani tek bir kötü tarafı vardı. O da alkol içiyordu. Alkol içince de kendini kaybediyordu. Bunun dışında hiç kötü bir tarafı yoktu. Yani gayet normal bir insan bunu nasıl yapabilirdi? İnsanlar önce reddetmiş, kabul etmemişler bile. Sonra Çolağın evine bir dakika senin mikrofonun şey olmuyor. Evet şu an fark ettik ki Tolga 'nın mikrofonu hiçbir tepkisini almamış. İnşallah benim mikrofonumu almıştır. Bir acik ses kalitesi kötü olacak. Onu yükselteceğim. Bakalım sen ne diyordun? Hiç kimse fark etmemiş mi dedin?

>> Tolga:

Karısı manası fark etmemiş mi? Gecenin bilmem nesinde ev yanıyor. Amınak odumun oğlu kaç tane cinayet oluyor? Sen benim çatım yanarken sen nerededin diye sormamış mı kocasına?

>> Sedef:

Hangi çatıyan?

>> Tolga:

İlk cinayette çatıyan değil mi?

>> Sedef:

Evet.

>> Tolga:

O çatıyan erken kocam neredeydi bir? İkinci cinayette kocam neredeydi iki? Üçüncü cinayette kocam neredeydi üç? Hiç merak edip sormadın mı kocan? Kahve mi oynuyordu? Kahveded batak mı atıyordu bu amınak odumun ödüsü?

>> Sedef:

Belki. Belki bir yere gidiyorum diyordur. Kadın neredeydi?

>> Tolga:

Tabii ki çüker orası bu. O işler öyle değil ki.

>> Sedef:

Ama farklı köylerde hatırlıyorsan.

>> Tolga:

Farket bunun arkadaşı yok mu? Arkadaşı bu cinayetlerde ben... Bak. Neyse devam et. Sesim var mı sesim? Var var. Zaten sesim çıkmıyor.

>> Sedef:

İnşallah benim mikrofonum almıştır. Almadıysa Toghan 'ın üstüne tepkileri yok.

>> Tolga:

Bir de terif aldığım bölümde tepsiz bıraktı.

>> Sedef:

Ama yemin ediyorum kayıt almadan önce baktım ve vardı sesin. Bir anda gitmiş neyse.

>> Tolga:

Hemen ki devlet Allah içeri girmemi istemiyor.

>> Sedef:

Olabilir.

>> Tolga:

Yardım etti bana.

>> Sedef:

Olabilir, olabilir. Sonra Adnan 'ın evine arıyorlardı. Adnan 'ın evini ararken de şöyle bir şey buluyorlar. Bir tane beyaz telefon buluyorlar. Ve bu beyaz telefon üçüncü kurbanın evinden eksik olan bir telefonmuş. Öyle hemen bir bağlı kurabiliyorlar. Aynen. Aynı zamanda da hediyenin söylediği. Şunuşunu giyordu, böyle giyordu dediği kıyafetler de zaten üstündeymiş. Bulunmuş daha doğrusu evde bulunmuş. O yüzden hemen Adnan 'ı uçuyorlar. Şimdi size mahkeme sürecine anlatacağım. Benim en çok sinir olduğum süreç de bu zaten.

>> Tolga:

Bir dakika bir şey söyleyeceğim ama bu doma kararı. Yani bu eğer şey ise yanlış bir karar. Şimdi benim komşum Ömer abi. Ben o kıyafetlerini biliyorum. Ben bir şey yaşadım. Gittim polise dedim ki. Yani mavi gömlek, siyah pantolon, beyaz ayakkabısı. Ayakkabısı şu şekilde dedi. Ben onun ekitini biliyorum ki zaten.

>> Sedef:

Tamam.

>> Tolga:

Bu karar yani bu şey yanlış.

>> Sedef:

Niye? Ona zaten çok önemsemiyorlar. Telefon bululmuş kurbanın evinden.

>> Tolga:

Tamam. Onu o kim?

>> Sedef:

Yani ona daha çok önemsiyorlardı.

>> Tolga:

Evet.

>> Sedef:

Mahkeme başladıktan sonra bilgilere göre bu değişmiş olabilir bilmiyorum. Ama mahkeme o dönemden bahsedeyim. Türkiye Cumhuriyeti 'nin tarihinde en uzun süren mahkeme olarak yer alıyor. Ve neden yaşlıları hedef aldığını diye sorduğunda şöyle bir cevap vermiş.

>> Tolga:

Kolaydı.

>> Sedef:

Yaşlı insanları öldürüyorsam da bunlar zaten zamanları doldurmuşlardır. Onlar bizim yerimize fazladan yaşıyor. Belki de bizim kısmetimizi yiyorlar. Hem kendimi tatmin ediyorum. Şimdi onları öldürerek toplumu rahat tutuyorum diye ifade etmiş.

>> Tolga:

Okey. Kabul etmiş yani.

>> Sedef:

Kabul etmiş evet.

>> Tolga:

Tamam.

>> Sedef:

Adnanın ifadelerinden sonra tabii ki de dediğin gibi. Hani kısını anlıyoruz. Ve bu kurbanlarla alakalı hiçbir kişisel bir bağı olmadığını anlıyorlar. Ve tamamıyla randon bir şekilde kurbanlarının seçtiğine kanınlığını varıyorlar. Aynı zamanda da şöyle bir detay veriyor. Cinayetleri işlemeden önce her seferinde alkolleymiş. Yani sarhoş gidip sarhoş yapmış. Ve ilk cinayetini anlatırken mahkemede inanılmaz derecede sakin bir şekilde anlat. Bir insanın olmayacak kadar sağ kalmış bütün mahkemede. Ve şöyle bir ifade daha vermiş. Çobanlık yaptığım günlerde korkmaz ailesinin evini gözlüyordu. Olay gecesi etrafta kimsenin olmadığını kanaat getirdikten sonra evin üzerine ve bahçesine taş atmaya başladım. Gayem ne demek bilmiyorum.

>> Tolga:

Gayem yapmaya çabaladım. Yapmaya çalıştığım şey gibi. Yani.

>> Sedef:

Disarı ne demek?

>> Tolga:

Ne?

>> Sedef:

Disarı.

>> Tolga:

Ne?

>> Sedef:

Disarı.

>> Tolga:

Cümle de kullan.

>> Sedef:

Gayem disarı.

>> Tolga:

Devam et. Cümle devam et.

>> Sedef:

Gayem disarı çıkmalarına sağlam.

>> Tolga:

Dışarı dışarı.

>> Sedef:

Dışarı mı hata? Gayem dışarı çıkmalarına sağlamaktı. Evet doğru. Bu yüzden dün iyisi yerleri sana okuyorsun. Gayem dışarı çıkmalarına sağlamaktı. Bu sırada çatı boşluğunda bulunan çaputlar gözüme çarptı. Beni dinliyor musun? Çok önemli bir şeyin var senin şu an.

>> Tolga:

Dinliyorum.

>> Sedef:

Onları ateş verip evden dışarı çıkmalarını sağladım. Köyde yalnız yaşadığını bildiğim hediye ipekin evine gittiğimde de gayem öldürüp sonra da itiraz ırzına geçmekte. Tövbe estağfurullah. Bunları unutmuşum ben uzun zaman oldu. Kadının evine yalnız olduğundan emin olduktan sonra harekete geçtim. Boğma sırasında da seni tanıdım diye bağırdı. Ama sesimi çıkartmadım.

>> Tolga:

Saçlarıma. Ha?

>> Sedef:

Saçlarıma, hayallarıma dolanmak istedi. Ama engel olamadı.

>> Tolga:

Ne?

>> Sedef:

Saçlarıma. Saçlarıma.

>> Tolga:

Hayallarıma. Taş haklarıma.

>> Sedef:

Saçlarıma, hayallarıma. Dağılmak istedi ama engel olamadım.

>> Tolga:

Dağılmak istedi.

>> Sedef:

Ben kendi mallığımı gürültü. Ateşimdeki küçük kan lekesin bu sırada bulaştığını sanıyorum. Çünkü kadının ağzından kan geldiğini gördüm. Kan gelince de öleceğini düşündüm. Mal demek istiyorum burada da. Avukatı, Yakup.

>> Tolga:

Benim sesim okey mi?

>> Sedef:

Evet. Avukatı, Yakup, Yürek, Türk.

>> Tolga:

Kimin avukatı?

>> Sedef:

Adnan 'ın.

>> Tolga:

Tamam.

>> Sedef:

Diyor ki yani şunu odaklanmış daha doğrusu. Siz bu adamı hapishatamazsınız, suçlu bulamazsınız. Çünkü cinayetteki kullandığı silah, yani balta bulunmamıştır diye, hani ona görek, kendi taşmasını üretiyor. Of aşkım yine bu kadar moral vermiyordum. Mallaşmışız iyice. Üretmek değil yani. Hani kurtarma şeyi taktiği, savunma taktiğini onun o bilginin üzerine yapıyor. Kim arıyor beni bu saatte? Rana. Bir saniye.

>> Tolga:

Rana.

>> Sedef:

Komşu. Şu an podcast 'lisin. Dinleyicilere selamlar. Nasıl mı satıyorsun? Nasıl mesajıma cevap veremiyorsun? Ne? Sen bana riye satıyorsun sabahları. Haa, şey, telefonu mu?

>> Tolga:

İsimlerini bala da yapıyorum.

>> Sedef:

Bir rahatsız etmem odunda da görmedim. O yüzden mi? Ben de şey diyecektim. Gitar sesi geliyor mu? Ben gitar çalışıyorum. Yok, hiç bir ses gelmiyor. Tamam, siz bitirince ben sadece bir tepsi kakaolu kuki pişireceğim. Niye? Bir kısmını burada pişirdim çünkü. Tamam, tamam. Bir beş dakikaya bitiyor zaten. Hiç bir beş dakikaya olmasına gerek yok. Nasıl rahat ediyorsanız. Sayım da var. İsterseniz gelip içirsiniz.

>> Tolga:

Buyurun.

>> Sedef:

Teşekkürler. Tamam, şaka yapıyorsun. Dinleyicileri selam söyle. Bizim podcast 'ı konuştum. Ya deli misiniz?

>> Tolga:

Selamlar.

>> Sedef:

Bu podcast içinde podcast bitiyorum. Ve bir inception. Dör herkes kendine gelsin. Çeki düzen versin. Şaka yapıyorsun. Nasılsınız? Hoşçakalın. Tamam, haber vereceğim sen hadi bay. Yani bizim de podcast 'ımız nasıl bir podcast olduğunda buradan birazcık çözmüşünüzdür diye düşünüyorum. Kadın haklı.

>> Tolga:

İçtiğim bir şey konuşuyoruz.

>> Sedef:

Tamam, pardon acele ederim. Velası kelam. Avkatına göre hiçbir şekilde güçlü bir delil yok. Yani onu hapise koyacak kadar...

>> Tolga:

Şimdi küfür kafir etsem bu avukat ama avukat falan filan... ...bizi korur mu? Onu söyle bana.

>> Sedef:

Ben bilmiyorum sanmıyorum. Ama avukat buluruz bir şey olmaz.

>> Tolga:

Bu böyle avukatı. Bu işini böyle saygısızca yapan bütün herkesi...

>> Sedef:

Ama eşin bir şey diyeceğim.

>> Tolga:

İşini para için yapan herkesin hata... ...avukatı koyayım.

>> Sedef:

Hayır, şakasız. Bu criminal defense. Yani suçluları koruyan avukatların hepsi böyledir. Ve bazıları gerçekten...

>> Tolga:

Kalkıp da profesyonelde mağamuna koyayım.

>> Sedef:

Profesyonel.

>> Tolga:

Ama... İşi o. Ya işi o diye sen serikatili koru.

>> Sedef:

Ya sen korumasın ben korumam.

>> Tolga:

Siktir git para haklayanları koru. Anladın mı? Zendinden çalanları koru. Başka insanları koru. *** *** bana.

>> Sedef:

Ama serikatillerin de hakkı var.

>> Tolga:

*** ne bana şimdi?

>> Sedef:

Yasa böyle. Ben ne yapayım?

>> Tolga:

Devam et.

>> Sedef:

Diyor ki... ...sizin elinizdeki tek sağlam delil... ...telefon. Hani beyaz telefonu bulduğunuz evde. Ama bu telefon bayram çiftine ait olduğunu nereden biliyorsunuz? Beyaz bir telefon herhangi bir evde bulunabilecek bir şey diyor. Ama şunu unutuyorlar ki... ...adnan aptal olduğu için ki iyi ki aptal. O bayram çiftinin telefon numarası... ...son telefon numarası neyle bitiyor? Şu an çok zor anlar yaşıyoruz da pardon. Mikrofonum duvardan düştü elimde tutuyorum. Bir yandan telefonu tutuyorum. 29, 50, 50 bir tane telefon numarasını... ...bayramların ait olduğu telefon numarası... ...beyaz telefon yani evindeki bulunan......telefondan silmeyi unutmuş. Buradan da bu gerçekten onların telefonu olduğunu ortaya çıkartabiliyoruz. Bunu neden silmedi ya mal ya da gerçekten çok egoist... ...ve asla yakalanacağını düşünmediğini düşünüyorum. Aynı zamanda da Suzan Çorlak yani adnanın eşi......bu telefon özellikle onların evinde nasıl bulunduğuna dair... ...şöyle bir ifade veriyor. Diyor ki... ...bizim telefon hattımız bile yok. Benim eşim bu telefonu 6 ay önce getirdi Ramazanların önce... ...artvinden bulduğunu söyledi. Ama neden eve getirdiğini açıklamadı diye... ...bir ifade veriyor kendi eşi.

>> Tolga:

Eşi de eşin içinde.

>> Sedef:

Evet. Mahkeme sırasında adnan yine en başında söylediğim gibi... ...11 yaşına kadar annemle babamla uyduğum için... ...Kuzenin bana beni terciz ettiği için... ...annemle babamın seks yaparken gördüğüm için......menaciz olduğum için, alkol içtiğim için......serikatil olduğum diyor. Ve mahkeme sırasında sürekli mahkemeye, hâkime ve neydi adığı... ...salcıya mektup yazmış. Aralarından en enteresan mektup da... ...en baş savcıya yazdığı mektupmuş. 7 sayfalık uzun bir mektup yazmış. Adı da ihtiras dilekçisi diye basit bir isim koymuş. Bu mektup da Temmuz 1995 yılında tarih alıyor... ...ve diyor ki ben hiçbir şey yapmadım, hiçbirini öldürmedim. Tamamıyla masum bir adama hapise koyuyorsunuz şu an diyor. Onun için de aynı anamını koyayım demek istiyorum. 3 gün sonra bu mektupu yazdıktan sonra......bu sefer yaptığı bütün cinayetleri itiraf ediyor. Ama diyor ki bu cinayetleri yaparken iki tane daha arkadaşım bana yardım etti diyor. İsimlerini veriyor. Araştırıldıktan sonra polisler ve savcı bunun tamamıyla... ...yalan olduğunu ortaya çıkartıyor. Çünkü ikisi de askerdeymiş aslında. Yani cinayetlerin olduğu dönemlerde. Ayrı ayrı askerde olduğunu kanıtına varıyorlar. Ve hatırlıyor musun hep şey diyorduk. Parmak izi falan hiçbir şey bulunmamıştır diye. Bunun nedeni de her cinayete gittiğinde deris ya eldiven takmış. Yani ben de şunu düşünüyorum. Random gittim, canım isteyince sarhoştim gittiğimde dediği de... ...yalan hepsini planlayarak yapmış. Yoksa neden eldiven taşısının yanında? Yargılama 5 yıl sürdü. Zonguldak 1. ağır ceza mahkemesinde 25 yaşında... ...cinayet işlemeye başlayan Adnan Çolak 'ı tanıklar, teşhisler ve deliller ısınsada... ...6 kez idam, 112 yıl ağır hapis cezası olarak... ...ceza verildi.

>> Tolga:

Dertlerin ölmüş ya.

>> Sedef:

28 Mayıs 2005 yılında ise şartlı tahliye düzenlemesi kapsamasında serbest bırakıldı. Ve hala şu an Artvin'de çoban olarak yaşıyor.

>> Tolga:

Şu an yaşıyor mu?

>> Sedef:

Şu an yaşıyor. Ve serbest.

>> Tolga:

Deri.

>> Sedef:

Aynen. Ben bununla çok sinirlendim yani.

>> Tolga:

Benim anlamadım.

>> Sedef:

Yani sen öldürüyorsun, tecavüz ediyorsun ve serbest bırakılıyorsun.

>> Tolga:

Markam tuturken. Bak şimdi. Benim anlamadım bir kaç bir yer var. Bir, ilk cinayetten, ilk cinayetten kurtulan... Yani kurtulan dedim, bırakılan kızı. Çıkart. Yani madem kabul ediyor. Bir teşhis koydur. Tamam mı? Bir teşhis desin. Bu muydu de? Bu de köyler arası uzak birbirlerini tanımıyorlar. OK 'larsa odur. İki.

>> Sedef:

Bu arada bir tane YouTube kanalı vardı. YouTube kanalında kanal bunu yapmış. O kanalında da fotoğraflarını bulmuş çocuk. O YouTube kanalında et etiketlerim. Şimdi fotoğraflar o mu değil mi bilemediğim için tabii ki bu fotoğrafları paylaşmayacağım. Çünkü o kadar randon bir insan olup da şey yapmak istemiyorum. Ama bazı insanlar o olduğuna dair söylüyor. Yani sessiz, sakin, normal bir hayat sürdüğünü söylüyor. Ben sadece hala... Bak bu araştırılı kaç hafta oldu. Çünkü çekemedik, etmedik. Bir serikat ile nasıl serbest bırakıldığına dair şoklar içerisinde de idam yemiş. 112 yıl bilmem kaç yıl hapis cezası almış. Ve serbest bırakılmış. Evet. Bu da baltacı katil. İlk Türkiye serikatilimiz. Yani Adnan Çolağın. İğrenç Pislik.

>> Tolga:

İki. Sürekli 60 yaşında insanları hedef alıyor, bilmem ne yapıyor. Bunların çocukları, çolukları, torunları, bilmem neleri falan filan. Oralar köy, oralar bilmem ne. Hiç biri mi kan davasına çevirmiş, hiç biri mi sinirlenmemiş de gitmiş, bir ayağına sıkmamış, kolunu bacağını kırmamış. Hiç bir... Olmuş mu böyle şeyler? Çobanlık mı yapıyor şu anda?

>> Sedef:

Evet.

>> Tolga:

Elini kolunu sallaya sallıyor.

>> Sedef:

Evet.

>> Tolga:

1913'De 8, 25 yaşında 8, 26. Daha mini 8, 56. 60 yaşlarında şu şu anda.

>> Sedef:

İşte 54 yılında mı ne de olmuştu? 1954 yılımı demiştim. 52 yılında.

>> Tolga:

52 bakalım mı? Bir dakika dur.

>> Sedef:

Benim büyük babamla yaşıt neredeyse. Hatta daha küçük.

>> Tolga:

72 yaşında şu anda işte.

>> Sedef:

Evet. Benim büyük babam daha büyük düşünün.

>> Tolga:

Şimdi onu kolunu sallaya sallaya, seri cinayetlerin içine girmesine rağmen... Evet. Evet arkadaşlar, böyle bir... Haberiniz olsun.

>> Sedef:

Yani bunu bir şey yapamaz hiç kimse. Ama ben şoklar içerisinde... Bir çoban seri.

>> Tolga:

Cinayetten dışarı çıkıyorsa, tanıdığı olan bir insan içeri bile girmez bu ülkede.

>> Sedef:

Ben çoban olacağım.

>> Tolga:

Tanıdığın yok çünkü.

>> Sedef:

Yok. Garibanın tekiyim. Oğlan bana olmuş.

>> Tolga:

Görüştüm baba. Evet.